Salgın Hastalıkların Mezar Taşlarına Yansıması

Her kalbin çarpıntısı, kendi ecelinin ayak sesidir derler. Her ne sebeple olursa olsun ecelden kaçış mümkün değildir. Ölüm, insanı ister sıcak yatağında, ister bir dağ yamacında, kaza, hastalık yahut herhangi bir salgın vesilesiyle yakalar. Ne kadar kaçarsak kaçalım her hâlükârda ölüm kazanır ve mezar taşlarına “Hüve’l-Bâkî” kazınır. İnsandan geriye kalan ise bir mezar taşıdır. Zaten onu da başkası diktirir. Bu yazımızda İstanbul özelinde salgın hastalıklar sebebiyle dâr-ı bekâya göç eylemiş insanların mezar taşlarının ibretlik şâhidelerini sizlere sunmak istedik…

Büyük Selçukluları Tarih Sahnesine Çıkaran Üç Zafer

Tarihin seyrini değiştirecek mücadele, yetim kalan iki kardeşin, dedeleri himayesinde büyümesiyle başladı. Yurt edinmek için oradan oraya göç etmek zorunda kalan Selçukoğulları, sahip oldukları topraklarda amansız mücadele verdiler. Hasımların saldırılarını üst üste üç defa büyük kararlılıkla bertaraf ettiler. Kazandıkları zaferler, onların yeni bir devlet olarak tarih sahnesine çıkmasına zemin ve imkân sağladı…

Cihan Tahtında Bir Saltanat Gölgeliği Topkapı Sarayı

Bir zamanlar teşrifatıyla, dinî ve ananevî hassasiyetleriyle, uluslararası siyasî münasebetlerdeki yeriyle Topkapı Sarayı, şimdilerde ülkemizin en çok ziyaret edilen mekânlarından olsa da bugün bizim pek anlayamadığımız bir dili konuşur aslında. Bu dil, sarayın kapılarında, kulelerinde, mutfak bacalarında ve en önemlisi de her biri ayrı manalar taşıyan kitabelerinde hatta çinilerle kaplı duvarlarında bile kendini hissettirir. Asırlarca Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi olmuş bu müstesna sarayın neler söylediğini tamamen olmasa da bir miktar anlayabilmek için…

Seydişehir’in Bânîsi Seyyid Harun Velî Hazretleri

Terk-i diyar edip, manevî müjdelere mazhar olmak için binlerce kilometrelik yolu arşınlayarak Konya’ya gelen Horasanlı bir derviş, 1300’lü yılların başında harabe haldeki bir beldeyi ihya eder. Adına Seydişehir denen yeni beldenin kurulmasına mihmandarlık eden, Ahmed Yesevî Hazretleri’nin talebelerinden Seyyid Harun Velî Hazretleri’dir. İsmini bizzat beyin verdiği Seydişehir, aynı zamanda bânîsinin adıyla bilinen şehirlerden biridir…

Sam Amca’nın Develeri

Amerika ile Osmanlı arasındaki münasebetler yalnızca devletler arasında gerçekleşmemişti. Hür teşebbüs sahibi bazı insanlarımız, bunu fırsat bilerek ABD’ye yerleşmişlerdi. Hatta oralarda kendilerini o kadar sevdirmişlerdir ki isimleriyle anılan anıt diktirmeyi bile başarmışlardır. Hacı Ali’nin, Amerika’nın deve ihtiyacı karşısında Hi Jolly’ye uzanan serüveni sizlerle…

Türk-İslâm Medeniyetinin Mimarı Karahanlılar

Eski kitapların Hakanîler yahut Türk Hakanlığı dediği, bugünse bizim Karahanlılar olarak tanıdığımız hanedanın içinden Satuk Buğra Han, İslâm’ı gönülden kabul edip bu yüce dinin mensubu olmakla şereflenmişti. Böylece Türkistan’da ilk defa Müslüman bir Türk devleti tarih sahnesindeki yerini almış ve dünya tarihini değiştirecek hadiseler zinciri de başlamış oluyordu. Karahanlı hükümdarlarının İslâmiyet’e çok büyük hizmetleri olmuştu. Onların Mâverâünnehir’de kurdukları medeniyet, Selçuklular ve Osmanlılar eliyle daha da tekâmül edip dünyayı kendine hayran bırakacaktı…

İlim Semasında Karahanlı Güneşi

Nice mümtaz âlim için kullanılan; Debusî, Serahsî, Semerkandî, Buharî, Maturidî, Merginanî, Uşî, Nesefî, Şaşî gibi nisbetler (ki bir kısmı artık nisbet olmaktan çıkıp isim olmuştur), bu zatların doğup büyüdükleri şehirlere izafeten verilmiştir ve bu şehirlerin hepsi de Mâverâünnehir’dedir. Bu şehirler aynı zamanda, ilmin saadetini yolculuğun meşakkatine tercih eden, azim ve gayret âbidesi âlimlerin ilim yolculuklarının da ana duraklarındandı. Onların özellikle Hanefî fıkhına ve Ehl-i Sünnet’in Maturidî akaidine dair yazdığı kitaplar kendi devirlerinde büyük bir boşluğu doldurmuş, sonraki asırlar içinse, tesirleri günümüze kadar ulaşan bir inkişafa vesile olmuştu…

Dünyanın İlk Kurumsal Medresesini Kuran Hükümdar Tamgaç İbrahim Han

Orta Asya bozkırlarında hüküm sürmüş Türk hakanlıkları içinde Müslümanlığı resmî din olarak kabul eden ilk devlet, Karahanlılardı. Onlar köklü bir İslâmî geçmişe sahip olmasalar da kısa süre içerisinde İslâm’a can ü gönülden teslim ve adapte olup tesirleri günümüze ulaşan bir medeniyetin temellerini attılar. Karahanlı hakanlarından biri, dünya üzerindeki ilk teşkilatlı medreseyi kuracak ve bu yapı, asırlar boyunca bir şablon olarak kullanılacaktı…