Hapishane kaçaklarından, içeriye silah ve kesici alet sızdıran mahkûm ve gardiyanlara, sahte kitap yazanlardan, Osmanlı hükümetini küçük düşürmeye çalışan sahtekârlara kadar herkes, er ya da geç ensesinde Bonnin’in nefesini hissedecekti…


Hapishane kaçaklarından, içeriye silah ve kesici alet sızdıran mahkûm ve gardiyanlara, sahte kitap yazanlardan, Osmanlı hükümetini küçük düşürmeye çalışan sahtekârlara kadar herkes, er ya da geç ensesinde Bonnin’in nefesini hissedecekti…

Asırlar geçse de tarihin altın sayfalarında yer alan bu esrarengiz kahramanların zaferleri, takdirle yâd edilmiştir. İşte bunlardan biri de kahraman ve yiğit kumandan Muzafferüddin Gökbörü’dür…

Âlim, müderris, kadı ve belediye başkanı… bütün bu sıfatları uhdesinde toplayan molla Hızır Bey’in macerası, Anadolu’nun küçük bir beldesinde başlamıştı. İlminin genişliği, azmi ve çalışkanlığı, onu cihan tahtında kadılık makamına kadar yükseltecekti…

Emir Timur, Moğolistan’dan Anadolu’ya, Rusya’dan Hindistan’a kadar büyük bir coğrafyada, Semerkand merkezli ihtişamlı bir devlet kurmuştu. Emir Timur’un büyüklüğü sadece topraklarının çokluğundan değildi. Kendisi âlimlere, şeyhlere, sûfîlere büyük ehemmiyet verir, onların sohbet meclislerinde bulunur; hürmette kusur etmezdi…

Orta Asya bozkırlarında hüküm sürmüş Türk hakanlıkları içinde Müslümanlığı resmî din olarak kabul eden ilk devlet, Karahanlılardı. Onlar köklü bir İslâmî geçmişe sahip olmasalar da kısa süre içerisinde İslâm’a can ü gönülden teslim ve adapte olup tesirleri günümüze ulaşan bir medeniyetin temellerini attılar. Karahanlı hakanlarından biri, dünya üzerindeki ilk teşkilatlı medreseyi kuracak ve bu yapı, asırlar boyunca bir şablon olarak kullanılacaktı…

Osmanlı tarihinde çok kıymetli paşalar, büyük sadrazamlar yetişmiş, çok kritik vazifeler üstlenmiştir. Ulu sultanların devlet yüküne ortak olmuş, kimisi bu uğurda canını bile feda etmiştir. Bu devlet adamlarından biri de Bayezid Paşa’dır. Ankara Savaşı’ndan çıkan Osmanlı Devleti’nin yeniden toparlanmasında, Bayezid Paşa’nın büyük hizmetleri olmuştur…

Günümüz matbaacılığının vazgeçilmezlerinden olan renkli baskı tekniği, dünyada ilk defa çinkografi usulüyle gerçekleştirilebilmişti. Avrupa’da yeni keşfedilmiş bu usulü Osmanlı’ya, Çinkograf Mehmed Rifat Bey getirmişti…

Aynı yıllarda yaşayan, biri İstanbul’da diğeri Avrupa’da icra-i sanat eyleyen iki sanatkâr vardı. İsimleri Bîdest ü Bîpâ Mehmed Efendi ve Nürnbergli Matthias Buchinger idi. İki sanatkârın ortak özelliği, engelli olmalarıydı. Her ikisinin de elleri ve ayakları yoktu ancak eserleri oldukça dikkat çekiciydi…

O, Yavuz Sultan Selim’in başkadını ve Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Valide Sultan’dır. Osmanlı sarayında yarı resmî ve nüfuzlu bir “Valide Sultanlık” makamı, “Mehd-i Ulyâ-yı Saltanat” adıyla ilk defa onun zamanında kurulur. Manisa’dan Sırbistan’a, Marmaris’ten Trabzon’a onlarca hayır eserinin bânîsi ve dahi mesir macunu geleneğinin sebeb-i zuhurudur…

Fikrî altyapısı ve teknik uygulaması tamamen kendine ait araçlar inşa eden Ebu’l-İzz el-Cezerî, günümüz teknolojisine pek çok yönden tesir etmiş bir İslâm bilginidir. O, kendisinden önceki âlimlerin bilgilerinden istifade etmekle birlikte bu birikimi zirve noktasına taşıyarak onları kat kat aşmıştı. Özellikle otomatik hareket noktasındaki çalışmaları, onu diğer pek çok meslektaşından farklı kılıyordu…