Amerika ile Osmanlı arasındaki münasebetler yalnızca devletler arasında gerçekleşmemişti. Hür teşebbüs sahibi bazı insanlarımız, bunu fırsat bilerek ABD’ye yerleşmişlerdi. Hatta oralarda kendilerini o kadar sevdirmişlerdir ki isimleriyle anılan anıt diktirmeyi bile başarmışlardır. Hacı Ali’nin, Amerika’nın deve ihtiyacı karşısında Hi Jolly’ye uzanan serüveni sizlerle…
ABD henüz yeni kurulduğu yıllarda halk, akın akın batıya doğru göç ediyordu. Altın madenlerine sahip olma hülyasıyla koşuşturan bu insanların güvenliğini sağlamak isteyen ordu, halka yetişemiyordu. Sebebi, yavaş giden yük katırlarıydı. Katırlar, Birleşik Devletler süvarilerine ayak uyduramıyordu. Bu yüzden çevik, süratli midillilere binmiş savaşçı Kızılderililer karşısında, ordu aciz durumlara düşüyordu.
Bütün bunların yaşandığı 1851 senesinde, Senato Askerî İşler Komisyonu Başkanı Jefferson Davis, çöl bölgelerinde ordu malzemelerinin develerle taşıtılması fikrini ileri sürer. Ama sürdüğüne de bin pişman olur. Komisyon birbirine girer ve iki gruba ayrılır. Bir grup, develeri savunurken, diğeri resmini bile ilk defa gördükleri bu kıvrımlı hayvanlara şiddetle karşı çıkar. Neticede deveciler galip gelir ve ordunun keşif, kurye ve nakliye işlerinde kullanmak için, hecin develerinden satın almak üzere Savunma Bakanlığı’na gerekli olan parayı verirler. Binbaşı Henry Constantine Wayne, 30 bin doları (günümüzün 300 bin doları) cebine koyar ve soluğu Türkiye’de alır. Malumunuz olduğu üzere, o günlerde bütün Kuzey Afrika ve Orta Doğu, Türkiye sınırları içindedir.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 161. sayısından (Ocak 2022) okuyabilirsiniz.