1875 yılında inşasına başlanan Aziziye Câmii, Sultan Abdülaziz Han’ın 1876’da tahttan indirilmesi ve elîm bir şekilde şehîd edilmesiyle yarım kalmış, geriye caminin hazin hikâyesi ile solmuş birkaç fotoğraftan başka bir şey kalmamıştır.


1875 yılında inşasına başlanan Aziziye Câmii, Sultan Abdülaziz Han’ın 1876’da tahttan indirilmesi ve elîm bir şekilde şehîd edilmesiyle yarım kalmış, geriye caminin hazin hikâyesi ile solmuş birkaç fotoğraftan başka bir şey kalmamıştır.

“Macarlar Tuna üzerinden Osmanlı’ya el uzattıkları gün Pan-slavizm fikrini yayanlar dünyanın dört bir yanında Osmanlılık aleyhine etmedik hezeyan bırakmazlardı. Avrupa’da bu yalanları reddedip Osmanlılara yardım elini ilk uzatanlar o mert oğlu mert Macarlar olmuştur.”

Çanakkale Deniz Savaşları’nda İngiliz Savaş Kruvazörleri “Agamemnon” ile “Vengeance”ı vuran ve Almanların Çanakkale Savaşları’nda ilk subay kaybını verdikleri Orhaniye Tabyası’nın inşa kitabesi çalınmıştır…

Üretimin ve tüketimin günümüzdeki kadar hızlı olmadığı eski devirlerde her şeyde olduğu gibi ilmi faaliyetlerin olmazsa olmazı kâğıt ve mürekkep üretiminde de ayrı bir uzmanlaşma ve derinlik vardı..

Osmanlı Devleti’nin kurulup büyümesini sağlayan en önemli unsur İslâm’ın yaşanmasına ve yaşatılmasına gösterilen hassasiyettir. Dolayısıyla, yıkılmasının da temelinde bu hususa dikkat edilmemesi yatmaktadır…

1546 yılında vefat eden ve Beşiktaş’taki türbesine defnedilen Barbaros’un Cezayir’deki tek eseri olan cami şu an yerinde bulunmamakta, ama caminin pek bilinmeyen kitabesi, Barbaros’la alakalı sırları gün ışığına çıkarmaktadır…

Cevdet Paşa’nın eğitim meseleleriyle ilgili sultana sunduğu raporda hayli ilginç noktalar yer almaktadır. Raporda, özellikle askerî rüştiyelerdeki ders programları ve okutulan dersler üzerinde durulmakta, yapılan yeni düzenlemelerle “itikadı bozuk talebelerin yetişmeye başladığına” dikkat çekilmekteydi…

Geçmişin tecrübeleri üzerine kurduğu muazzam medeniyetin satır araları, topluluklara ve devletlere asırlarca hükmetmenin sırları zaman geçtikçe daha iyi anlaşılıyor…

Orhan Gazi zamanında başlayan ve Sultan Murad Hüdavendigar tarafından müesseseleşen Lala-Şehzade ilişkisi Osmanlı’nın son devrine kadar devam etmiş, bir cihan devletini idare edecek şehzadeler büyük emeklerle devlet idaresine hazırlanmıştı…

Osmanlı Devleti’nin Hicaz’da bulunmasının ana sebebi Haremeyn-i Şerifeyn, yani Mekke ve Medine’nin korunması olduğundan Osmanlı, kendi kültürünü oradaki halka empoze etmek amacını gütmemiş, kendini bölgenin bir hizmetçisi addetmiştir.