Kapak, Manşet, Osmanlı Tarihi

Karada Sultan Deryada Hakan

Osmanlı Devleti’nin, uç beyliğinden cihan devleti olma yolunda karadaki başarıları çok mühim olduğu gibi denizcilikleri de bir o kadar önemlidir. Doğudaki ve batıdaki pek çok fetihle Osmanlı, kuruluşundan iki asır sonra cihan hâkimi olmuştu. Onlar, karaların korunabilmesi için öncelikle denizlerin korunması gerektiğini biliyorlardı. Büyük devlet olmak için denizlerde de hükümran olmak gerekti. Bu engin bakış açısıyla Osmanlı, 16. asırda Hint Okyanusu’ndan Atlas Okyanusu’na Kızıldeniz’den Akdeniz ve Karadeniz’e kadar büyük bir sahada söz sahibi, denizler hâkimiydi. Padişahlar, gerçek manada “Sultânü’l-Berreyn ve Hakânü’l-Bahreyn” unvanına sahiptiler.

Ancak Osmanlı’yı cihan hâkimiyetine götüren bu süreçte, denizlerdeki başarısının önemi tam olarak anlaşılamamıştır. Ülkemizdeki çalışmalarda, bu hususa yeterince değinilememiş, bazıları istisna olmakla beraber Batı tarihçiliğindeyse Osmanlı’nın deniz gücü, görmezden gelinmiştir. Osmanlıların denizci bir devlet olup olmadığı üzerinde yapılan tartışmalarda, “Türklerin denizci olmadığı, birkaç önemli zafer dışında denizlerde pek görünmediği” yönünde bir yaklaşım öne sürmekten geri durmamışlardır. Şimdi bu hususu, Osmanlı deniz tarihi sahasındaki çalışmalarıyla meşhur, ömrünü Osmanlı denizciliğine vakfetmiş Prof. Dr. İdris Bostan ile etraflıca anlamaya çalışacağız. Uzun yıllar bu sahada araştırmalar yapan Sn. Bostan, Batılıların aksine, “Osmanlı, karada olduğu gibi denizlerde de hükümran olmuş bir devlettir.” diyor. Kendisiyle, Osmanlı deniz gücü hakkında merak edilenleri ve mesnetsiz iddiaları konuştuk…

Şöyle başlamak istiyoruz hocam. Osmanlı Devleti, kurulduktan sonra ilk denizci beyliği olan Karesioğulları’nı, daha sonra Saruhanoğulları, Menteşeoğulları gibi denizci beylikleri ve donanmalarını bünyesine katınca, denizlere açılmaya başlıyor. Denizlerde, Osmanlı’nın karşısında ilk olarak kimleri görüyoruz?

Osmanlıların bir kara beyliği olarak zuhur ettiği âşikâr. Esasen devlet, bir kara devleti olarak ortaya çıktı. Ama kısa zamanda denizlere ulaştılar. İster İzmit Körfezi’ndeki tersane ve deniz üssünü ele geçirerek İstanbul Boğazı üzerinden Karadeniz’in kuzeyine, isterse Marmara’nın batısında Karesi Beyliği topraklarına yani Balıkesir bölgesine ve nihayet Batı Anadolu sahillerine ulaştıkları ilk zamanlarda hep kendilerinden önce buralarda var olmuş denizci beyliklerle karşılaştılar ve onların denizcilik tecrübelerini devraldılar.

Kapak dosyasının tamamını Yedikıta Dergisi 152. sayısından (Nisan 2021) okuyabilirsiniz.

Önceki MakaleSonraki Makale

1 Yorum

  1. Batı ilim camiasının, üç tarafı denizle çevrili, hatta eskiçağlardan beri yaşam alanı olarak su kaynaklarını tercih etmiş olan Türklerin denizcilik başarılarına kayıtsız kalması gerçekten anlaşılır değildir. Osmanlı’nın yükselme devri alimlerinden İbn Haldun, İslam medeniyetinin denizcilik başarılarını tarihi disiplin içinde ele almıştır. Özetle kroniğin belirttiği gibi Osmanlı dönemi; “Hıristiyanlar Akdeniz’de tahta parçası bile yüzdüremiyorlardı.” sözünün tezahür ettiği çadır. Prof. Dr. İdris Bostan hocamızın emeğine sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir