Kapak, Dünya Tarihi, Manşet, Teknoloji Tarihi

Geçmişte Hayal Edilen Gelecek

Geçmişin özlemiyle yaşarken geleceğin meçhulünde kaybolan insan, şu anki halini değerlendirmekten acizdir çoğu zaman. Gelecekte uçan arabalara binip kitapları hap halinde yutacak mıyız bilinmez ama geçmişte yaşayanların günümüze dair tahminlerine beraber göz atabiliriz.

Geçmişin özlemiyle yaşarken geleceğin meçhulünde kaybolan insan, şu anki halini değerlendirmekten acizdir çoğu zaman. Gelecekte uçan arabalara binip kitapları hap halinde yutacak mıyız bilinmez ama geçmişte yaşayanların günümüze dair tahminlerine beraber göz atabiliriz.

“Nihayet kalabalığın arasında üç yolcu topun ağzına doğru ilerlemeye başladılar. Milyonlarca göz bu üç cesur yolcunun en ufak hareketlerini bile dikkatle takip ediyordu. Asılmak üzere sehpaya götürülen mahkûmları seyreden kalabalıklara nasıl bir sessizlik, nasıl bir hüzün çökerse, buradaki kalabalığa da öyle bir sessizlik, öyle bir hüzün çöktü. Herkes bu adamların birkaç dakika sonra Dünya’dan ayrılacaklarını ve Dünya’ya geri dönmeleri için hiçbir tertibat alınmadığını düşünüyordu. Tam saat onda yolcular, arkadaşlarına ve akrabalarına veda ettiler.

Barbicane topu ateşleyecek adamı çağırdı ve kendi saatini topu ateşleyecek adamın saati ile ayarladı. Her geçen saniye halka bir dakika, her dakikada bir saat gibi uzun geliyordu. 5 milyon insan saatlerini ellerine almışlar, korkak ve tesirli bir sesle saniyeleri sayıyorlardı. Bütün bu kalabalık içinde yüksek sesli bir adam inliyormuş gibi kalın bir sesle saniyeleri sayıyordu: “Otuz beş! otuz altı! otuz yedi! otuz sekiz! otuz dokuz! kırk! ateş!”

Bu cümleler insanoğlunun Ay’ın yüzeyine ayak basmasından 104 yıl önce Jules Verne’in kaleminden dökülen Ay’a Seyahat (1865) eserine ait. Bilim kurgu türünün öncülerinden sayılan Jules Verne bu kitabında kahramanlarını Ay’a ulaştıramasa da yaptığı tasvirlerle yaşadığı zamana göre hayal gücünün zenginliğini gözler önüne seriyor. Geçmişten günümüze Jules Verne’in dışında birçok yazar, çizer veya düşünür de bulunduğu noktadan geleceğin tasvirini yapmaya çalışmıştı. Bu tasvirler bazen bir romanın cümlelerinde kendine yer bulurken bazen de bir resmin çizimlerine konu olur. Geçmişteki bu tasavvurlar günümüzde çoğu zaman vücud bulamasa da insanların mazideki hayal dünyasını keşfetmek için önem arz etmektedir. Zira geçmişin izleri geleceğin ayak sesleridir.

Fransız ressam Jean-Marc Cotte’un gelecekteki bir okul ortamı çizimi

Mazide Ati Hayali

Bulundukları noktadan gelecek tasavvurlarını resmeden birçok çizer vardı. Yazılan veya dillendirilen tahminlere nazaran bu çizimler daha gerçekçi ve çarpıcıydı. Farklı yıllara ait çalışmalarda özellikle yeni bir bin yılın başlangıcı olması hasebiyle 2000’li yıllara ithaf edilen tasvirler ekseriyetteydi. Fakat bu tahminler günümüzdeki bilimsel verilere dayanarak yapılanlara -hava ve çevresel tahminler- nazaran çok kurguda ve yayan kalmış düşüncelerdir.

Bu çizerlerden birisi çizimleri Fransa Kongre Kütüphanesi belgelerinde yer alan Fransız illüstratör Albert Robida’dır. 2000’li yılları resmeden çizer aynı zamanda Denizler Altında 20 bin Fersah gibi Jules Verne’in kitaplarını resimleyen kişi olarak da bilinir. Robida’nın 2000’lerdeki ulaşım üzerine yaptığı çizimleri dikkat çekicidir. Havada yol alan farklı evsafta arabalar, gökyüzüne kurulan duraklardan kalkarken arkadaki Eyfel Kulesi, çizime gerçeklik duygusu katmakla vazifelendirilmiş gibi yer alıyor.

Bir başka örnekte, gelecek tasvirlerini pazarlama kampanyası amacıyla kullanan bir şirket var. Bir Alman çikolata firması olan Hildebrands, 1900’de düzenlenen Paris Dünya Fuarı’nda farklı bir uygulamaya imza atmış ve çikolatalarını 2000 yılında olabilecekleri gösteren kutularda satışa sunmuştu. O zaman için hazırlanan 12 çikolata kutusunda yer alan 2000 yılına ait tahminlerden bazıları ise günümüze aksetmiş durumda. Raylar üzerinde yol alan hareketli evler istedikleri yerde ikamet etmek isteyenleri taşıyor izlenimi veriyor. “Şehir çatısı” çiziminde yer alan ilginç tahmine göre ise şehirler hava hareketlerinden etkilenmeyecek şekilde üstleri çatıyla kaplanmış vaziyette. Bir diğer tahminde günümüz x-ray cihazlarına nazaran daha ilkel araçlarla suçlulara aman verilmezken farklı bir çizimde yer alan gemi, denizdeki yolculuğu bitince yoluna raylarda tren olarak devam eder şekilde tasarlanmıştı. Çift fonksiyonlu bu araç, çizimden yüzlerce yıl önce gemileri karadan yürüten Fatih Sultan Mehmed Han’ı hatırlatıyor bizlere…

20. yüzyılın başlarında Fransız ressam Jean-Marc Cotte ve arkadaşları da yüz yıl sonrasını hayal etmeye koyulurlar. Günümüzde bile uçuk sayılabilecek çizimlerin yer aldığı çalışmalar sınırları zorlar cinsten. Bu çizimlerin en dikkat çekeni ise beyne doğrudan aktarılan kitaplar. Günümüzde farklı formlarda çalışmaları yapılan bu teknolojinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise meçhul. (Belki bu tahmin de çuvallayan tahminler arasında yerini alacak). Birbirinden farklı tasvirleri barındıran Jean-Marc Cotte’un bu çizimleri Isaac Asimov’un yorumlarıyla beraber Futuredays adıyla 1986’da kitap halini aldı.

Çuvallayan Tahminler

Tarih, alanında uzman kişi veya kurumların çuvallayan tahminlerini kaydetmeyi de ihmal etmemişti. Her ne kadar bilgi sahibi olunsa da bazı şeyleri idrakten ve tahminden aciz olduğumuz gerçeği unutulmaması gereken bir hakikattir. Geçmişte yaşananlar bize bu hakikati tasdik edecek malzemeler sunar. Wright Kardeşler’in gerçekleştirdiği ilk pilotla motorlu uçuştan kısa süre evvel ABD basınına yön veren New York Times gazetesi “Uçan makineler vakit kaybıdır” yazmış fakat daha sonra bu yazısına düzeltme yayınlamak zorunda kalmıştı. Diğer taraftan 1899 yılında ABD Patent ve Marka Ofisi Başkanı iken “İcat edilebilecek her şey icat edilmiştir” dediği rivayet edilen Charles H. Dell’in bu sözü günümüz teknolojik hızı düşünülürse duvara en sert toslayan tahminlerden biri olarak ifade edilebilir. Yine alanında uzman ve Ethernet’in de mucidi Robert Metcalfe “İnternet hızla şişecek ve bir yıl geçmeden kendi üzerine çökecek” sözünü söylediğinde yıl 1995 idi. Ne talihsiz bir açıklama değil mi?

50 Yıl Sonraki Türkiye

Osmanlı devlet teşkilatında, önemli bir yere sahip müneccimbaşılar, günümüzde kullanılan yanlış tabirden çok farklı olarak Osmanlı devrinde yıldız ilmini, gök cisimlerinin hal ve hareketlerini ve bunlara dair ilimleri iyi bilen ve bu ilimlere göre resmî takvim yapan, çeşitli tahminlerde bulunan görevli kişilerdir. Kati haber veren kişi olmadığı gibi müneccimlerin işi gelecekten haber vermek de değildir. Böyle olunca müneccimlik, bugün anlaşıldığı gibi kesinlikle falcılık değildir. Falcılık tamamen farklı olup İslâm esaslarına aykırıdır.

Osmanlı basını da gelecek tasavvurlarına kayıtsız kalmamıştı. Eski gazete ve dergiler karıştırıldığında Avrupa’da çıkan muadillerini aratmayacak tasvirlerle karşılaşıyoruz. Mesela, haftalık mizah dergisi Kalem’de yayınlanan bir karikatür 50 yıl sonranın Türkiye’sini resmetmiş. 1908 yılına ait bu karikatürde yabancı çizimlerden aşina olduğumuz uçan arabalar hava trafiğinde yerini alırken sanki günümüze nazire yapar gibi dükkân tabelalarını yabancı kelimeler istila etmiş durumda.

Yine başka bir Osmanlı dergisi olan Şehbal’in 28 Mayıs 1912’de çıkan 53. sayısında ise o günden kırk sene sonraki semaların tasviri dergi ressamınca yapılmış ve yayınlanmıştı. Bu ve benzeri çizimlerden görüldüğü kadarıyla özellikle uçma ve havayla alakalı temaların insanların ortak hayal dünyasını süslediği müşahede edilmektedir.

Hülasa bu yazımızda mazideki insanların ati hayalleri üzerinde duruldu. Bugün de birçok bilim çevresi, sanatkâr ve düşünürün gelecekle ilgili tahminlerine şahitlik etmekteyiz. Bu bağlamda seküler (dünyevi) düşünce yapısının beslediği, geçmişi yok sayan ve teknolojiyi bir meydan okuma aracı olarak kullanan fütürizm (gelecekçilik) akımının hezeyanlarına kapılmamak gerekiyor. Yine günümüz insanına dayatılan carpe diem (anı yaşa) anlayışının yerine geçmişimizden ilham alarak tasavvur edilen ve uygulamak için çaba gösterilen şu anki ânımız, geleceğimizi inşa etme noktasında büyük önem arz etmektedir.

Osmanlı mizah dergisi Kalem’de 1908 yılında “50 sene sonra Türkiye” metni ile yayınlanan karikatür

KUTU

GELECEĞE AÇILAN DÜNYA FUARI

Osmanlı Devleti’nin de iştirak ettiği 1900 Paris Dünya Fuarı; sanayi ve tarım ürünlerinin, sanat eserlerinin, bilimsel buluşların tanıtıldığı ve sergilendiği son büyük uluslararası fuar olarak bilinmektedir. Birçok mucit, zanaatkâr ve girişimciye ev sahipliği yapan fuarı 14 Nisan-12 Kasım 1900 tarihleri arasında yaklaşık 50 milyon kişi ziyaret etmişti. Gelecekte kullanılabilecek ürünler hakkında malumat sunan ve gelecek teknolojisine pencere açan fuar için birçok çizer de atiye dair tasavvurlarını nakletmişti.

KUTU

ŞİMDİNİN GELECEK TAHMİNLERİ

Geçmişi müşahede ettiğimiz kadarıyla insanoğlu gelecekle ilgili birçok tahmininde yanılsa da fıtratından olsa gerek meçhulü bilme arzusundan geri durmayarak geleceğe dair bilimsel veya farazî tahminler yapmaya devam ediyor. Başta bilim insanları olmak üzere günümüzde de birçok kesimin geleceğe dair tahminleri mevcut. Bu tahminlerden bir kaçı şöyle:

-2050 yılında dünya nüfusunun 9,7 milyara ulaşması öngörülüyor. 2100’de ise 11,2 milyar insan dünyaya sığmak durumunda kalabilir. Türkiye nüfusu ise 2050’de 95 milyona çıkarken 2100’de 87 milyona gerilemesi bekleniyor. (BM)

-Üretim, makineler yerine 3D yazıcılarla yapılmaya başlanacak. Birbirine benzer makineler farklı programlanarak istenilen ürünü kat kat çıkış halinde basabilecek. (BBC Focus)

-2020’li yıllarda maliyeti kuruşlarla konuşulacak çipler artık her yerde olacak ve bu da bilgisayarlar ve internetin görünmez olmasını sağlayacak. Bugün nasıl elektriğin varlığını sorgulamıyorsak, yakında bilgisayarların varlığını da fark etmeyeceğiz. (Michio Kaku – Teorik Fizikçi)

 

Önceki MakaleSonraki Makale

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir