İstanbul’un fethine iştirak eden manevi rical, sadece Sultan Mehmed’in çevresinde bulunan ve ya Osmanlı ülkesinde yaşayan Allah dostlarından ibaret değildi şüphesiz. Göz açıp kapayıncaya kadar bir zamanda ta Türkistan taraflarından gelerek, yanındaki maneviyat ordusuyla fethin müyesser olmasına himmet eden büyük bir zat daha vardı…
Sultan İkinci Mehmed, 1453 yılı baharında İstanbul’u fethetmek için Edirne’den hareket ettiğinde devrin teknik ve askerî manada en üstün ordusuna mâlik bulunuyordu. O zamana kadar dünyanın görmediği büyüklükte ve sayıda topla mücehhez, nizam ve intizamı mükemmel, iaşe ve mühimmat noktasında hiç bir noksanı olmayan bu ordu, pek çoğu tezgâhtan yeni inmiş 150 harp gemisi ile de takviye edilmişti.
Sayısı hakkında kaynaklarda 150 binden 300 bine kadar rakamlar verilen bu muazzam kuvvetin, sadece maddî ve dünyevî tedbirlere dayanarak bu büyük fethe giriştiği düşünülmemelidir. Leşker-i gazânın leşker-i duâsız olamayacağını çok iyi bilen ve:
Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâlullâh ile
Ehl-i küfrü ser-te-ser kahreylemekdir niyyetim
diyerek Allah’ın yardımı ve maneviyat erlerinin himmetiyle kâfirleri perişan etmek niyetinde olduğunu söyleyen büyük padişah İstanbul’u fethe giderken, devrin şeyh ve âlimlerinden bir çoğu da beraberinde idi.
Başta sultanın hocası, büyük veli Akşemseddin olmak üzere Akbıyık Sultan, Şeyh Vefa, Şeyh Sinan, Ensar Dede, Molla Güranî, Molla Hüsrev, Hızır Çelebi gibi evliya ve ulema zümresinden pek çok büyük zatın manevi teşvikleri Osmanlı askerini sonsuz bir neşeye gark etmiş, ordunun maneviyatını son dereceye yükseltmişti.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Mayıs (21. Sayı 2010) sayısından okuyabilirsiniz.