“Tıpkı daha önce olduğu şekilde bir çeşit yıldız sarayı casusu gibiydi; siyah şapkalı, siyah elbiseli, elbisesinde ve parmağında birer mücevher bulunan küçük, kurnaz, yaşlı bir adam. öyle sanıyorum ki Londra’ya bir entrika için gelmişti…”
İnsanlar kendilerine zarar veren, tabiri caizse kuyularını kazan kişilerden uzak durmak, mümkünse yüzlerini bile görmek istemezler. Ama aynı durum bir sultan için geçerli değildir. Hele düşmanı çok olan ve ne pahasına olursa olsun insan canına kıymayı içine sindiremeyen bir sultansa mevzubahis, devreye akıl oyunları girecek demektir.
Evet, konumuz Sultan İkinci Abdülhamid ve onun yaklaşık yirmi sene tercümanlığını, basın danışmanlığını yapmış olan John Louis Sabuncu. Cemaleddin Afgani ve Hadramutlu Şeyh Fazıl gibi fikir ve hareketlerinden şüphelendiği şahısları İstanbul’da ikamete mecbur tutan sultan, basın yayın yoluyla kendisini yıpratmaya çalışan Sabuncu’yu da senelerce gözünün önünde tutmuş ve tecrübelerinden istifade etmiştir.
MARDİN’DE BAŞLAYAN HAYAT
Süryânî bir ailenin çocuğu olarak 1838’de Mardin Derik’te doğan Louis Sabuncu, 1850’de Suriye’ye giderek bir Süryânî mektebinde din eğitimi görmüş, 1854’te Antakya Süryânî Patriği tarafından Roma’ya gönderilerek Hıristiyan ilahiyatı tahsil etmiştir. 12 yıllık tahsili müddetince beyan, mantık, felsefe, tıp, hukuk, ilm-i kelam, ilahiyat, tabiiyat, cebir, tarih, coğrafya, fotoğrafçılık ve fizik tahsil etmiş; ayrıca Arapça, Türkçe, Süryanice, Keldanice, İtalyanca, İngilizce, Fransızca ve Latince öğrenmiştir. Yunanca ve İbranice’yi ise biraz okumuştur. 1863’te doktorasını tamamlayarak Mardin’e dönmüştür. Daha sonra Beyrut’a geçen Sabuncu zekası, geniş ilmî ve kültürel birikimi ile dikkat çekti. Burada Süryânî cemaatinin liderliğine seçildi.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Ağustos (60. Sayı 2013) sayısından okuyabilirsiniz.