Tarihî kıymeti haiz nesneleri günümüze aktarmaya ve geleceğe taşımaya gayret eden ustalarla yaptığımız, geçmişe dokunan eller bölümümüze yeni bir tanesini daha ekliyoruz. Sizi, belki de ilk defa duyacağınız bir meslekle ve bu alanın en önemli ustalarından birisiyle; Hırka-i Saadet’ten Kâbe-i Muazzama kapı örtüsüne, Ebû Eyyûbe’l-Ensârî Hazretleri’nden (r.a.) Osmanlı padişahının kabir örtülerine, pek çok kıymetli kumaşı geleceğe taşıyan Levent İnan Bey’le tanıştıracağız. Şimdi, ona kulak verelim ve tarihî bağlarımızı bu kez de iplikle kuvvetlendirelim…
Levent Bey, yaptığınız iş, pek bilinen bir meslek değil. Mesleğinizin literatürdeki karşılığı nedir?
Yaptığımız iş, tekstil konservasyonu. Yani restorasyondan (tamir) daha çok konservasyon (koruma) diye geçiyor. Koruma bilinciyle yapılan bir iş. Doğadaki her varlık gibi tekstil materyallerinin de bir ömrü var. Doğuyor, büyüyor, yaşıyor, olgunlaşıyor daha sonra yaşlanıyor ve nihayetinde toprağa karışıyor. Bizim uğraşımızın; bütün mesleklerde olduğu gibi kendi içinde bir disiplini var. Aslında çok primitif (ilkel) çalışılan ama teknolojinin de kullanıldığı bir meslek dalı.
Tekstil aslında herkesin yakinen tanıdığı, ben tanımıyorum, bilmiyorum, ilgili değilim diyemeyeceği bir alan. Öyle ki insan daha doğar doğmaz hemen bir örtüye sarılır. Niçin? Çünkü dış şartlara ve yaşanılan iklime karşı dayanıklı bir yapımız yoktur. Yine ömrümüzün nihayetinde kefenle bu âlemden göçeriz.
Röportajın tamamını Yedikıta Dergisi 164. sayısından (Nisan 2022) okuyabilirsiniz.