1900 yılında Suriye çöllerinde yaşayan ve devlet idaresinden uzak kalan aşiretler kendi aralarında “gazve” dedikleri ve tamamen gayrimeşru bir şekilde birbirlerine saldırıp mallarını ve canlarını gasp ediyorlardı. Osmanlı Devleti bu durumun oralarda yaşayan insanların cahilliğinden kaynaklandığını görüp onları eğitmek için İstanbul’dan oraya âlimler göndermişti…
Tarihe baktığımızdagörürüz ki meydana gelen hadiseler karşısında çözüm yolları bulmak, kişilere ve devletlere göre farklılıklar göstermektedir. Bu da daha ziyade o hadiseye hangi gözle bakıldığına bağlı bir durumdur. Mesela bir memleketin insanları açlıktan ve kıtlıktan birbirlerinin hakkına riayet etmediklerinde ve bir karışıklık ortaya çıktığında, o memleketin idarecileri bu durumu terör saldırısı olarak değerlendirirlerse elbette çözüm zor olacaktır. Fakat doğru bir şekilde anlayıp da ona göre tedbirler alırlarsa insanlar arasındaki bu karmaşa sona erip mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayacaklardır. Tarih bizlere bu tarz hadiselerin nasıl meydana geldiğini ve ne gibi tedbirlerin alındığını öğretmektedir.
Osmanlı Devleti’nin altı asır hüküm sürmesinde de halkının ihtiyaçlarını çok iyi bir şekilde görüp yerinde ve zamanında gerekli tedbirleri almasının büyük payı vardır. Memleketlerinin refahı ve halkının huzuruna çok önem veren Osmanlı idarecileri bunu temin için büyük gayretler ortaya koyup birçok yolları denemiştir. Mesela aynı bölgede yaşayan ve birbiriyle anlaşamayan iki aşiret olduğunda onlardan birini başka bir yere nakletmiştir. Bunun yanı sıra halkın maddi ihtiyaçlarını karşılarken manevi ihtiyaçlarını da ihmal etmemiştir. Devletin sınırları içinde bulunan ilim adamlarına ve âlimlere sahip çıkıp onları el üstünde tutarak bulundukları yerlerdeki halkın eğitimi ve manen terakkileri için büyük gayretler sarf etmişlerdir. Nitekim yine tarih bize göstermektedir ki, maneviyatı kuvvetli olan küçük ordular kendilerinden kat kat fazla ordulara karşı galip gelmişlerdir.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Kasım (39. Sayı 2012) sayısından okuyabilirsiniz.