Sultan İkinci Mahmud Han, Rusların Balkanlar’daki şiddetli ilerleyişi ve küstah diplomasisi karşısında, İstanbul’da umumî bir meşveret yapılmasını emretmişti. Bu mecliste okunmak üzere bir hatt-ı hümâyûn yazan Sultan Mahmud, Ehl-i İslâm’ın bilinçlendirilmesini ve milletçe topyekûn gayret sarf etmenin şart olduğunu beyan ediyordu. Saltanatın ateşten bir gömlek olduğunu herhalde sadece yaşayan bilebilir, diyelim ve 210 yıl öncesine gidelim…
1806-1812 yılları arasında, Tuna boylarında cereyan eden Osmanlı-Rus Savaşları, özellikle Balkanlar açısından son derece önemli sonuçlar doğuracaktı. Zira Balkanlar’da Rum çeteler, Yunanistan’ı kurabilmek için çıkartacakları isyanların temellerini atıyorlardı. Üstelik İstanbul da kaynıyordu. Kabakçı Mustafa İsyanı patlak vermiş, Sultan Üçüncü Selim 1807’de tahttan indirildirilmişti. Yerine geçen
Sultan Dördüncü Mustafa ise saltanatı devam ettiremeyince, Kabakçı İsyanı’nın bastırılmasında büyük rolü olan Alemdar Mustafa Paşa’nın gayretleriyle Sultan İkinci Mahmud, 1808’de tahta çıkmıştı. İsyan sırasında ölümden kıl payı kurtulan Sultan Mahmud, şimdi de kendini şiddetli bir savaşın içinde buldu. Özellikle 1810, bu savaşın en çetin mücadelelerinin yaşandığı yıl olmuştu. Ruslar, Balkanlar’da hızlı bir şekilde ilerlemekteydiler.
1809’da Dobruca’yı ele geçirmelerinden sonra Rus kuvvetleri, 1810’un başından itibaren de Silistre ve Rusçuk’u muhasara için harekete geçmişlerdi. Mayıs ayında da Hacıoğlu Pazarcık’ı düşmüş, üstelik Pehlivan ve İsmail Paşalar, Ruslar tarafından esir alınmıştı. Ardından Hezargrad ve şehrin mütesellimi Yılıkoğlu’nun ihanetiyle de Silistre, düşmana teslim edilmişti.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 156. sayısından (Ağustos 2021) okuyabilirsiniz.