Sultan Üçüncü Ahmed, Anadolu’nun batı ucuna bir kale yapılmasını emreder. Yapılacak kaleye “Babakale” adı verilecektir. Peki, hem kıraç hem sapa hem de korsan barınağı olan bu yerde ikamet etmeyi isteyecek insanlar nereden bulunacaktı?
Türkiye’nin batı ucunda, Babakale’nin burcundayım. Aşağıya eğilsem limandaki balıkçı teknelerine değecek elim sanki… Karşıya uzatsam Midilli’deki Osmanlı mirasına uzanıvereceğim. Denizin mavisi yarışırken göğün mavisiyle birazdan akşam ezanı okunacak, ay doğacak, balıkçılara inat ve ağlar sabahı bekleyecek çaresiz. Babakale, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı küçük bir köy. Sadece Türkiye’nin değil, Asya kıtasının en batısında. Burası efsunlu sokakları, eski bıçakçı atölyeleri ve huzurlu taş kahvesiyle çocukluğumuzun tatlı anılarını yaşatan bir muhit. Köylünün geçimi denizden… Deyim yerindeyse balıkların harman olduğu bir denizin başı burası. Çocuk yaşta ağlar dolanıyor kaderine yöre insanının… Deniz de saklamıyor bereketini insanlardan. Özetle geçmişten bugüne ekmeğini balıktan sağlayan yerlerden biri olan Ege’nin kuzeyinde, Babakale’deyiz.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 107. sayısından (Temmuz 2017) okuyabilirsiniz.