Fatih Sultan Mehmed’in fethiyle başlar bizim İstanbul’umuz. Biliriz ki müjdelenen ordu açmıştır kapılarını medh ü sena edilmiş şehrin… Hâlbuki Üsküdar, fetihten bir asır evvel Osmanlı topraklarına katılmış ve çehresi değişmeye başlamıştı.
Üsküdar, İstanbul’un fethine şahit bir şehir… Hatta İslâm orduları, İstanbul’u fethetmeye geldiğinde onları ilk karşılayan ve misafir eden mahal. Yine Selçukluların İstanbul’u gördükleri ilk yerdir Üsküdar… Bundan sebep Yahya Kemal şöyle der bu müstesna belde için: “Hangi şehir görmüş onun gördüğünü?”
Biz İstanbul’un taşı mı toprağı mı altın diye düşüne duralım, Üsküdar’ı kuran ve sonrasında yaşayanlar buraya “Altın Şehir” demişler. Üsküdar için tabiri caiz kılan bir ifade. Ne de güzel…
Şehrin Fatihi Orhan Gazi
Üsküdar’ın tarihi, fetih öncesi 2000 yıldan fazla bir geçmişe dayanmasına rağmen, şehrin hâlihazırdaki kimliğine mührünü Osmanlılar vurmuştu. Bölge, İstanbul’un fethinden çok önce, Orhan Gazi devrinde Osmanlı’nın hâkimiyetine girer. Fakat ondan da önce buraya ilk ayak basanlar, Osman Gazi’nin akıncılarıdır. Üsküdar’ın Türk-İslâm tarihi açısından dönüm noktası, 1329’daki Pelekanon Savaşı olur. Orhan Gazi’nin Bizans’ı hezimete uğrattığı bu zaferle o tarihte sahildeki bütün Rum kasabaları (Hereke, Pendik, Kartal, Üsküdar) Osmanoğullarının kontrolüne geçer. Üsküdar’ın tamamen hâkimiyet altına alınması ise İstanbul’un fethinden tam 101 sene evvel, 1352 yılını bulmuştur. Bununla birlikte Üsküdar’ın günümüze yansıyan tarihî yüzü, İstanbul’un fethiyle ziyadeleşir.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 122. sayısından (Ekim 2018) okuyabilirsiniz.