Çanakkale, toprağın altındakiler dâhil bütün milletin yekvücut olduğu, dağda kuzusunu otlatan çobanın da, Darülfünun’daki hukuk talebesinin de aynı cephede buluştuğu yerdir. Seferberlikle beraber silah altına alınan tahsilli gençliğin büyük bir kısmı cepheden dönememiş, mezuniyet diploması yerine şehadet rütbesini almışlardır. İdadîlerden üniversite mezunlarına tahsilli gençliğin savaş yıllarındaki durumunu gözler önüne seriyoruz…
Birinci Cihan Harbi, milyonlarca canlının hayatına mal oldu. İmparatorluklar dağıldı. Dünya haritası büyük oranda yeniden çizildi. İnsanoğlu, kendi tarihinde o zamana kadar şahit olmadığı nispette silahların tahrip gücünü keşfetti. Cephe ile cephe gerisi çizgisinin belirsizleştiği bir savaştı bu. Sivil halk, savaştan azamî derecede etkilendi. Ancak savaşın ana sebeplerinden biri, Avrupa kıtasına sığmayan ve daha önce sömürdükleriyle yetinmeyen büyük devletlerin dünya üzerinde yeni paylaşımlar ve sömürgeler elde etme mücadelesiydi.
Yetmiş milyondan fazla askerin cepheye sürüldüğü Birinci Cihan Harbi, insanlık tarihinin o güne kadar gördüğü en büyük ve acımasız bir savaş olmuştur. Harb-i Umumi diye de anılan bu savaş; cephe gerisi, kullanılan silahlar ve etkilediği alan itibariyle topyekûn harbin ilk esaslı örneğini oluşturmuştur. Siyasî, içtimaî, askerî ve iktisadî etkilerinin günümüze kadar devam ettiği bu büyük savaş; aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin de sonu olmuştur. Yaklaşık 23 milyon nüfusa sahip Osmanlı Devleti, savaş boyunca üç milyona yakın askeri silah altına almış ve ordunun yaklaşık dörtte biri cephede şehit düşmüş ya da hastalık sebebiyle vefat etmiştir.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 91. sayısından (Mart 2016) okuyabilirsiniz.