Bazen yolculuklar, rotadan saptığınızda anlam kazanır. Nurnberg’deki bir fuar için çıktığımız yolculuk, bizi Ingolstadt’a götürdü. İlk bakışta sıradan bir Alman şehri gibi görünse de Tuna kıyısında yükselen surları, Orta Çağ’dan kalma şatoları, dev araç fabrikası ve Bavyera Ordu Müzesi’nde sergilenen Osmanlı çadırıyla Ingolstadt, tarihin ve modernitenin iç içe geçtiği, her adımda sürprizler sunan bir durak olarak karşımıza çıktı…
Yolculukların en güzel yanı, çoğu zaman rotadan sapınca başlar. Hiç bilmediğiniz bir yere gittiğinizde sürprizlere açık olmalısınız. Almanya’nın Nürnberg şehrindeki bir fuar için çıktığımız seyahatte yolumuz Ingolstadt şehrine düştü. Burada kaldığımız bir hafta boyunca vakit buldukça şehri keşfetmeye çalıştık.
Ingolstadt, yalnızca tarihiyle değil, aynı zamanda kültürel mirası ve modern dokusuyla da dikkat çeken bir yerleşim yeri. Birkaç günlük vaktimizde, şehri yürüyerek gezdik, sokaklarını dinledik, tarihine kulak verdik. Almanya’nın güneyinde, Bavyera eyaletinde yer alan Ingolstadt, 800’lü yıllarda yerleşim merkezi hâline gelmiş, 1250 yılında şehir statüsü kazanmış ve 1392’de bir dukalık merkezi olmuş. Şehrin merkezi, hâlâ Orta Çağ surlarıyla çevrili. Bu taş yapılar sadece şehri değil, zamanı da çevreliyor âdeta.
Tarih boyunca sanayiyle birlikte şekillenen şehir, pek çok global şirketin merkezine ev sahipliği yapıyor. Ingolstadt’ta yaşayan birçok kişi, bu şirketlerde çalışıyor. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra merkezini Doğu Almanya’dan Ingolstadt’a taşıyan bazı otomobil markalarının, şehirde bir hâkimiyeti var. 125 bin nüfuslu şehirde, yaklaşık 40 bin kişi, buradaki üretim tesislerinde çalışıyor. Ingolstadt’ta turistlerin ziyaret listesinde, geniş alana yayılmış otomobil fabrikalarının arasındaki araç müzesi de yer alıyor.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 207. sayısından (Kasım 2025) okuyabilirsiniz.


