Osmanlı devrinde Yemen, iki mukaddes şehir Mekke ve Medine’nin muhafazası için ‘Harem’ topraklarından kabul edilmiştir… Her ne kadar Devlet-i Âl-i Osman’ın en uzak topraklarından biri olsa da Yemenli halkın devlete bağlılığına önem verilmiş, üzerinde en çok durulan konulardan birisi de eğitim olmuştur…
Orta Doğu’da; Umman Denizi, Aden Körfezi ve Kızıl Deniz’le çevrili, Umman’ın batısında, Suudi Arabistan’ın ise güneyin de yer alan Yemen, bir zamanlar Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde bulunuyordu. “Hakk’ın Habibi’nin sevgili dostu” Veysel Karanî’nin memleketi olan Yemen, bir asır evvel de Anadolu analarının yaktıkları ağıtlara konu olmuştu. Yemen, Osmanlı’nın sosyal ve kültürel hayatında geniş tesirler bırakmıştır. Osmanlı, üç kıtaya hükmettiği devirlerde Yemen’e ayrı bir kıymet vererek burayı mamur hale getirmiştir. Peki, Osmanlı için Yemen neden çok mühimdi? Hangi sebeple Yemen’e bu kadar ehemmiyet verilmişti?
Bu sorular, bizi Osmanlı’nın Yemen’e ilk defa hâkim olduğu devirlere götürüyor. Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettikten sonra bütün İslam dünyasının yegâne halifesi olarak, kendi ifadesiyle Hicaz’ın Hâdimü’l-Haremeyn’i olunca, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’nin birinci derecede vazifelisi ve sorumlusu olmuştu. Hicaz’ın kuzeyden güvenliği sağlanmıştı ama Yemen ve Umman’ın bulunduğu güney tarafı emniyette sayılmazdı. Bu yüzden de Yemen coğrafyasının mutlak surette elde tutulması gerekiyordu.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Mayıs (21. Sayı 2010) sayısından okuyabilirsiniz.