Kültür Tarihi, Manşet, Osmanlı Tarihi

Topkapı Sarayı’nın İsmi Nereden Geliyor?

Topkapı Sarayı

Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılan Topkapı Sarayı, yaklaşık dört yüz yıl boyunca Osmanlı padişahlarına ev sahipliği yaptı. Devletin idare edildiği yönetim merkezi olan Topkapı Sarayı’na 19. asra kadar Saray-ı Cedîd, Saray-ı Hümâyûn, Südde-i Saâdet gibi isimler verilmişti. Topkapı şeklinde isimlendirilmesi ise daha sonraki devirde ortaya çıkacaktı…

Üç kıtaya hükmetmiş muazzam bir devletin, yaklaşık dört yüz sene idare edildiği Topkapı Sarayı, geçmişte olduğu gibi bugün de hayranlıkla kendisinden söz ettirmeye devam ediyor.

“Topkapı görülmedikçe, İstanbul görülmüş sayılmaz!” diyen Avrupalı seyyah, elbette haklıydı. Zira bünyesinde paha biçilemez müstesna hazineleri barındıran Topkapı Sarayı, her zaman bu şehr-i azizin en kıymetlisi, en değerlisiydi. O sebeple, ihmal edilecek ziyaret mahalli de değildi. Kendisini ziyaret edenler, onun farklı mimarîsi, ihtişamlı görüntüsü, azameti ve zarafeti karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardı. Geçmişten bugüne, binlerce kişinin görmek için yola çıktığı, dünyanın en mütevazı, bir o kadar da en muhteşem sarayı Topkapı, günümüzde müze olarak kullanılıyor ve milyonları misafir ediyor.

Cihan tahtında bir saltanat gölgeliği olan Topkapı Sarayı hakkında bir şeyler yazmak istediğinizde, mevzuya nereden başlayacağınız hususu önemlidir ve buna karar vermek hayli güçtür. Topkapı’yı gezmek, görmek ve öğrenmek isteyenler için ilk olarak sarayın isminden başlamanın daha münasip olacağını düşündük.

Eski dünyanın tam ortasında kurulmuş olan İstanbul, dünya üzerinde iki kıtaya birden yayılmış şehirlerdendir. Hemen herkesin kuşatıp almak istediği İstanbul’u fethetmek, Müslümanların son büyük devleti Osmanlı’ya nasip oldu. İstanbul’u alarak kutlu fethi gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmed ve ordusu, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) hadîs-i şerîfinde verilen müjdeye nail oldu.

İstanbul’un En Güzel Yerine İnşa Edildi

Fetihten sonra, payitahtı Edirne’den İstanbul’a taşıyan Sultan Fatih, cihan devletine yaraşır bir hükümdarlık sarayı yaptırmaya karar verdi. Evvela, günümüzde Beyazıt Meydanı’ndaki İstanbul Üniversitesi’nin de bulunduğu tepe, saray yeri olarak seçildi. Fakat buraya inşa edilen ahşap saray, yeterli gelmeyince yenisini yaptırmak icap etti. Bu yeni saray hem devletin idare merkezi hem padişahın evi hem de Müslümanların sığınağı olacaktı.

O zamanlar ismi henüz Topkapı Sarayı olmayan Osmanlı’nın yeni idare merkezi, yeryüzünün en güzel köşelerinden birine; Marmara, Boğaziçi ve Haliç’in buluştukları Sarayburnu’nun üzerine inşa edildi. Sarayburnu; Haliç’e, Galata’ya, Boğaz’a, Asya yakasına ve Adalar’a doğru Marmara Denizi’ne bakan muhteşem bir yerdi. Halkın “zeytunluk” dediği bu bölgede iskâna da izin verilmemişti.

Devrin kaynaklarında, yeni sarayın inşası için Sultan Fatih’in, Sarayburnu’nu, nasıl tercih ettiği ile ilgili hayli malumat vardır. Meselâ hadiseye bizzat şahit olanlardan Tursun Bey, Târîh-i Ebu’l-Feth adlı eserinde şöyle anlatır: “Sultanın emirleri doğrultusunda, saltanatı ve ikameti için, mimarlar ve mühendisler çalıştırıldı. Tophane ve Haliç’i tamamen gören ihtişamlı bir saray inşa edildi. Bu sarayın içerisinde çeşmeler, bahçeler, bostanlar, köşkler, dikdörtgen ve yuvarlak planlı kuleler vardı.”

Bunun haricinde; İdris-i Bitlisî, İbn-i Kemal, Neşrî, Gelibolulu Mustafa Âlî, Ramazanzâde Nişancı Mehmed Çelebi, Tayyarzâde Atâ Bey, Evliya Çelebi gibi geride eser bırakanlar, Topkapı Sarayı’nın inşasından bahsedenlerden sadece birkaçıdır.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 192. sayısı (Ağustos 2024) okuyabilirsiniz.

Önceki MakaleSonraki Makale

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir