Osmanlı Arşivi, pek çoğu bir şekilde yitip gitmiş olsa da milyonlarca tarihî evraka ev sahipliği yapıyor. Bu vesikalar üzerinden Osmanlı Devleti’nin uluslararası yazışmalarını ve sosyal hayatını takip edebilmek mümkün. Özellikle de bir nevi üst düzey büro memuru olan divan kâtiplerinin ellerinden çıkma evrak, en çok karşılaşılan belge cinsi. Yıllardır bu malzemeyle haşır neşir olmuş arşiv uzmanı Mehmet Amaç Bey, arşivlerimize dair merak ettiklerimizi sizler için anlattı…
Hocam yaklaşık otuz senedir bu kurumda hizmet etmiş biri olarak öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?
1964 yılında Muğla’nın Fethiye ilçesinde doğdum. İlköğretimi ve liseyi Fethiye’de tamamladıktan sonra üniversite okumak üzere 1982 yılında İstanbul’a geldim. 1986 yılında Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Kısa bir süre Edebiyat hocalığı yaptıktan sonra 1987 yılında açılan bir sınavla Osmanlı Arşivi’nde araştırmacı olarak görev aldım ve hâlâ bu görevimi devam ettiriyorum.
İlk olarak arşivcilik çalışmalarından ve arşivde bulunan belgelerin yekûnundan bahseder misiniz?
Bu belgeler vaktiyle arşivlik evrak olarak ayrılmış ve o günün imkânlarıyla depoya kaldırılmış. Ali Emiri Efendi, Muallim Cevdet Bey, İbnülemin Mahmud Kemal İnal gibi zevatın idaresi altındaki farklı heyetler tarafından 1920-30’lu yıllarda muhtelif tasnif çalışmaları yapılmış. Yaklaşık iki milyon küsur evrak, zamanın arşivcilik sistemine göre tasnif edilmiş. 1928 yılında Harf İnkılâbı’yla beraber bu vesikalar da kaderine terk edilmiş. Değerli ilim adamlarının hazırlamış oldukları iki milyonluk evrak bizim ilk arşivimiz olmuş. Sair zamanlarda bakımsızlıktan depolarda çürüyenler, birtakım sebeplerden dolayı zayi olanlar ve o tarihlerde maatteessüf hurda kâğıt olarak satılanlar ile birlikte evrakımızın yekûnu iki yüz milyon olarak tahmin ediliyor. Elimizde ise yüz milyon civarı evrak var.
Röportajın devamını Yedikıta Dergisi 119. sayısından (Temmuz 2018) okuyabilirsiniz.
Sizleri yetiştirenler berdevam olsun Sayın Hocam…