Her hususta liyakate önem veren Osmanlı, bina yapımında da vazifeyi, ehline verirdi. Bina yapımında çalışan kişiler, mahir ve başarılı uzmanlardan …


Her hususta liyakate önem veren Osmanlı, bina yapımında da vazifeyi, ehline verirdi. Bina yapımında çalışan kişiler, mahir ve başarılı uzmanlardan …

Günümüzde yaklaşık 200-300 ton üretilen damla sakızı pazarı, bir zamanlar sadece Osmanlıların tekelinde bulunuyordu. Devlet-i Aliyye’nin haricinde damla sakızını başkası alamaz, ticaretini yapamazdı. Osmanlı, çiftçinin ürettiği sakızları bizzat kendisi alır, kendisi satar, ticaretini sadece kendisi yapardı. Kanunnamelerle güvence altına alınan damla sakızı üretimi ve ticareti, 350 sene boyunca böyle sürdü. Aksini yapmaya çalışanlar cezalandırıldı…

Tarihimizin kapalı kutularından biri, denizcilik tarihidir. Neresinden başlasanız, karşınıza sizi şaşırtacak konular çıkar. Bu enteresan mevzuların birinden; “Türk” yani Müslüman olduktan sonra Cezayir donanmasına iltihak eden ve Batı dünyasını çok üzen İngiliz denizci John Ward’dan bahsedeceğiz…

Şüphesiz, çağımızın en büyük problemlerinden biri de çevre kirliliği… Sorunu çözmek için gayret gösteriliyor gibi görünse de hunharca kirletilmeye devam ediliyor dünyamız. Her şeyde güzeli, en güzeli yapmaya çalışan atalarımız, çevre kirliliği ve tabiat güzelliği hakkında birtakım çalışmalar yapmıştır. Hatta denilebilir ki dünyanın ilk temiz çevre nizamnamesi, Osmanlı’ya aittir. Savaşların ve işgallerin yaşandığı bir devirde, çevre temizliği, tabiatın tahrip edilmemesi ve doğal dengenin korunması hakkında ecdadımızın söyleyecekleri var…

Yazımızda Abdülhamid Han devrinde Osmanlı donanmasının durumunu ve denizcilik sahasında yaşanan gelişmeleri gözden geçirecek, devrin kaynakları ve arşiv vesikaları ışığında konunun hakikatini günyüzüne çıkarmaya çalışacağız…

“Kış mevsiminde sefere mi çıkılırmış?” diye sorulsa, vereceğimiz cevap büyük ihtimalle “Hayır!” olacaktır. Ancak, Osmanlı için aynı durum söz konusu değildir. Karlı ve zorlu hava şartlarının hüküm sürdüğü kış mevsiminde çıkılan bir sefer vardır ki, Osmanlı tarihinde müstesna bir yere sahiptir. Dilerseniz, şimdi buyurun sefere…

Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın tahta çıkışının 25. sene-i devriyesi, yeni bir asrın, 20. yüzyılın başlangıcına tesadüf ediyordu. Bu vesileyle, sadece memleket dâhilinde değil, diğer Müslüman coğrafyalarda da ihtişamlı merasimler icra edilmiş, sultana Avrupa’dan ve Müslüman ülkelerden birçok hediye gönderilmişti…

Tarihin pek çok devrinde mukaddesata hürmet gösterilmişse de Osmanlı’da, zirve noktasına ulaşmıştır. Mevzubahis mukaddesat olunca gönül terazileri, pek hassas tartar olmuştur. Öyle ki Sevr Mağarası’ndaki mucizenin sessiz şahitlerinden olan güvercinlerin 1273 yıl sonraki torunları bile Osmanlı’dan hürmet görmüştü…

Osmanlı’nın Haremeyn-i Şerîfeyn’e olan hürmetleri, tazimleri ve yaptıkları hizmetler takdire şayandır. Sultanların bütün bu gayretleri, Cenab-ı Hakk’ın rızasını ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) muhabbetini kazanmak içindi şüphesiz. Tabii bununla beraber insanların gönlü de kazanılırdı. Haremeyn ahalisi de sultanların ve mahalli idarecilerin yaptığı hizmetlerden duydukları memnuniyeti, bir teşekkür mektubuyla ifade etmişlerdir. Bu makalemizde Osmanlı sultanlarının mukaddesata hürmetine ve Mekke-i Mükerreme ulema ve eşrafından 58 zatın, Sultan İkinci Abdülhamid Han’a sundukları şükran mektubuna yer verdik…

Memlükler devrinin önemli bilim adamlarından olan İbnü’ş-Şâtır, astronomi sahasındaki çalışmalarıyla bilinir. Yaptığı tespitlerle Batlamyus’un hatalarını düzelten İbnü’ş-Şâtır, Kopernik’e tesir edecek kadar yeni yaklaşımları olan büyük bir astronomi âlimiydi. Astronomi ilminin yanında namaz vakitlerinin tespiti hususunda da yeni şeyler söyleyen İbnü’ş-Şâtır’ın vakit tayininde kullandığı usul, Osmanlı muvakkitleri tarafından da esas alınmıştı…