Prof. Dr. Ziya Yılmazer, yazma eserlerin karşılaştırmalı olarak yeniden inşa edilmesi demek olan “edisyon kritik” yahut “tenkitli metin neşri” konusundaki çalışmalarıyla sahasında ciddi bir boşluğu dolduruyor. İlmî çalışmalardaki titizliği ve disiplini ile adından söz ettiren hoca, aynı zamanda eski bir İstanbullu…
Hocam kendinizden, aile hayatınızdan kısaca bahsedebilir misiniz?..
Nüfus cüzdanında 1951 yazmasına rağmen 1952’de doğmuşum. Çünkü rahmetli annem babam bizim nüfus cüzdanlarını 1956’da almış, o zaman da akıllarına ne geldiyse onu söylemişler. Doğum tarihim net değil. Kastamonu’nun Seydiler ilçesinin Belen köyünde doğdum. Oraya da Bozkurt’tan gelmiş dedem. İstanbul’a gelişimiz 1959’un haziranı. Buraya gemileri yakmış vaziyette bir kamyonun üzerinde göç ettiğimizde daha 8 yaşındaydım. Rahmetli dedem neyi var neyi yoksa sattı buraya gelmeden. Gözümü Toptaşı’nda açtım. Üsküdar’ı ve İstanbul’u iyi bilirim. Dolayısıyla buranın eskilerinden sayılırım. Gelir gelmez başladığım Nakkaştepe İlkokulu’nu 1964’te bitirdim. Aynı yıl imam hatip okuluna başladım. O zamanlar imam hatip okulu yalnızca bir taneydi. O da Fatih-Çarşamba’daydı. Adı da; “İmam Hatip Okulu” idi. Hani lisesi falan değil. Yalnızca bir okul olduğu için oraya her gün Bağlarbaşı’ndan tek başıma üç vasıta değiştirerek gittim geldim. Okul 7 sene sürdü ve 1971 senesinde mezun oldum. Aynı sene Yüksek İslam Enstitüsü’yle beraber Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne de giriş yaptım. İkisini de 1975’te bitirdim. Aynı yıl Yalova’da Din ve Ahlâk Bilgisi hocası oldum. Tarihi de bitirmiştim ama tarih hocası olmak daha zordu. Yalova’daki 2 senenin ardından askere gittim. Öyle bir zamana denk gelmiştim ki; meşhur Maraş ve Çorum hadiseleri olmuştu.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 103. sayısından (Mart 2017) okuyabilirsiniz.