Cerr hizmeti, Osmanlı’da ilim talebelerinin irşad vazifesiyle taşranın en ücra kısmına uzandığı, yardımlaşma ve dayanışma esasına dayanan müstesna bir Ramazan-ı Şerif geleneğiydi. Cerre gidenler kadar, gidilen yerdeki insanların da hatırlayacakları vardır…
İnsanın bazı usulleri veya ilmî geleneği, kıyısından da olsa görmesi büyük bir şereftir. Daha geçen yüzyılın sonlarına doğru 1990’lı yıllardan şahit olduğumuz şeyin ismi meğerse cerre çıkmanın veyahut gelenlerin adı imiş. Konuya misafir edasını bir yana bırakıp, bakış açımızı “cerre gidenler” diye değil “cerre gelenler” diyerek, ev sahibi nazarıyla dolduruyoruz.
Bu Ramazan-ı Şerif geleneği, Osmanlı dönemi medrese talebelerinin “cerre çıkma” hizmetine dayanıyor. Bu gelenek, Ramazan-ı Şeriflerde taşradaki köylere manevî rehberlik amacıyla yapılan unutulmaz bir yolculuğu ifade ediyor. Anlamaya devam edelim…
Yörükler, konargöçer olmasalar dahi o yıllarda köy merkezlerinin uzağında kalırlardı. Çünkü sürülerine göre yer tayini yaparlardı. Hâl böyle olunca Ramazan-ı Şerif ibadeti için bir hocaya ihtiyaç duyarlardı. Teravih namazı, sohbetler, hatimler… Hakikaten kendilerine Ramazan-ı Şerif boyunca manen yardımcı olacak bu hocalara her türlü sahip çıkarlardı. Aynı hâl, Karadeniz’in yaylalarında, Doğu Anadolu’nun yüksek rakımlı dağlarında, Bozkır’ın göz alıcı genişliğinde de mevcuttu.
Onların bu mübarek Ramazan-ı Şerif gününde kendilerine rehber arayışları kitaplara, “medrese-nişîn bir talebenin cerre çıkması” şeklinde kayıtlanmıştı. Yaşananlar ve yapılanlar neredeyse Abdülaziz Bey (1850-1918) tarafından yazılan Âdat ve Merasim-i Kadîme, Tabirât ve Muamelât-ı Kavmiye-i Osmaniye eserinde anlatıldığı gibiydi.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 199. sayısından (Mart 2025) okuyabilirsiniz.