İstanbul’un çeşitli köşelerine serpilmiş, dalları bulutlara kavuşmak istercesine göğe doğru yükselmiş ulu çınarlar… Koca bir devletin canlı âbideleri gibi hâlâM ayakta duruyorlar. Bugün bu ağaçlardan bazılarının izi kalmasa da bu yazımızda, yaşayan bir tanesinin; taşlı çınar efsanesinin hikâyesini aktaracağız…
Ulu Çınar… Sultanahmet’ten Gülhane’ye inerken tam ortadadır, hem de yolun tam ortasında. Diğer bir tarifle Gülhane Parkı’nın Sultanahmet’e bakan tarafındadır. İşte tam burada, tramvay yolunun ortasındaki çınar ağacının bağrında duran taş, bu hikâyeyi ortaya çıkarmış. Çınar, İstanbul’un âbidevî ağaçlarından sayılıyor.
Ancak evvela hemen yanı başındaki Zeynep Sultan Camii hakkında malumat edinmemiz gerekiyor. Zira mevzubahis ağaç, onun bahçesindeymiş. Sonra nasıl yol olmuş, çınar tek başına bırakılmış? Anlatalım…
Zeynep Sultan Külliyesi
Mütevazı fakat gözü okşayan bu şirin cami, bânisi Sultan Üçüncü Ahmed’in kızı Zeynep Sultan’ın adını taşır. 1769 yılında inşa edilir. Caminin tek kubbesi, kırmızı tuğladan örülmüş dört duvarın üzerinde yükselir. Tek minaresi de tuğladan olup tek şerefelidir. Ayrıca yanında bir sıbyan mektebi vardır ki külliyenin şirinliğini en naif şekilde tamamlar.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 153. sayısından (Mayıs 2021) okuyabilirsiniz.