Sâcoğulları, Abbasilere bağlı olarak İslâmiyet’e hizmet eden bir hanedandı. Onlar Ehl-i Sünnet dışı fırkaların başlattığı, devleti temelden sarsan isyanların bastırılmasında ve Müslümanların huzurunun sağlanmasında mühim roller üstlenmişlerdi. Azerbaycan bölgesinde yaptıkları hizmetler, asırlarca unutulmayacaktı…
İslâmiyet’in doğuşundan beri Türklerin İslâmiyet’e duyduğu ilgi, Müslümanlarla Çinliler arasındaki Talas Savaşı’nda, Türklerin Müslüman erlerin yanında yer almasıyla askerî bir yakınlık meydana getirdi. Bundan sonraki süreçte Abbasî devlet kadrolarında ağırlığı hissedilmeye başlayan Türklerin eliyle İslâmiyet, farklı coğrafyalarda yayılmaya başlamıştı. Bu askerî zümreye mahsus inşa edilen ve “görene huzur veren yer” anlamında “sürre men ra” adı verilen yeni başkent Samarra’nın bir asrı tamamlayamamış kısa ömrü bile İslâm Devleti’nin Türk askerî dehasıyla birleşmesiyle neler yapabileceğini ortaya koymaya yetmişti.
Halifelerin en sadık adamları olup zamanla ordu komutanlığı ve önemli yerlerin valiliğini yapmaya başlayan Türk beyleri, valisi oldukları Mısır’da Tolunoğulları (868-905) ve İhşidîler (935-969) gibi bağımsız devletler kurarak İslâmiyet’in yayılmasına hizmet etmişlerdi. Bu şekilde, bölge valiliğinden, bağımsız devlet kurma geleneğinin Azerbaycan temsilcisi ise Sâcoğulları hanedanıydı. Mısır’da Müslüman toplumlara hükmeden devletlerin aksine çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu gayrimüslimlere hükmeden bu hanedandan sonraki devirde, Müslüman-Türklerin Selçuklular ve Osmanlılar gibi cihan devleti kurmaya muktedir olmalarının önü açılmıştı.
Sâcoğulları’nın Ehl-i Sünnet Dışı Fırkalarla Mücadelesi
Tarihî kayıtlara Sâcoğulları olarak geçen bu hanedanın ataları, Mâverâünnehir ötesinde Üsrûşene bölgesinden gelip Abbasilerin çeşitli kademelerinde hizmete başlamışlardı. Özellikle Ehl-i Sünnet dışı fırkaların başlattığı, devleti temelden sarsan isyanların bastırılmasında roller üstlenerek Müslümanların huzuruna büyük katkı sağladılar. Bu başarılarını, Mekke-i Mükerreme Yolu’nun (Tarik-i Mekke) güvenliğini sağlama göreviyle devam ettirip hacı adaylarının güvenle Mukaddes Topraklar’a ulaşmasını sağladılar. Şiî kökenli Karmatîlerin, hacı adaylarının yollarını kesip onları Mukaddes Topraklar’a ulaşmaktan alıkoymaları, öldürmeleri ve mallarını yağmalamaları, İslâm dünyasının en büyük problemlerinden biri hâlini almıştı. Aynı zamanda Şiî akımların sadece fikrî saldırıları değil, Müslümanların kıblesi olan Kâbe-i Muazzama’yı yağmalamak gibi fiilî hareketleri de sahih itikat ve doğru istikametin zarar görmesi meselesini gündeme getirmiş ve bu manada Abbasîlerdeki Türk idarecilere büyük bir mesuliyet yüklemiştir.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 124. sayısından (Aralık 2018) okuyabilirsiniz.