Nasreddin Hoca; her yaştan, her milletten insanın adı üstünde “hoca”sıdır. Hikmetli bir gönül ehli ve nükte dehasıdır. Kavuğuyla, cübbesiyle, kürküyle, eşeğiyle medeniyetimizin tebessüm ettiren yüzüdür. Her bir nüktesi, bir hikmet numunesi olan Nasreddin Hoca, güldürürken düşündürmek gayesinde olmuş, asla gülünç olmamıştır. Çünkü o “Hoca”dır, öğreticidir…
Nasreddin Hoca fıkraları, dünyanın farklı noktalarında, gün doğumundan batımına, her gün yüzlerce kez anlatılır. Hoca, bir fıkra kahramanı ya da “yaşadığına inanılan mizahî bir figür” değil, tarihe adını yazdırmış gerçek bir şahsiyettir.
Nasreddin Hoca’yı daha yakından tanımak için fıkralarını analiz etmekten başka çaremiz yoktur. Hoca, kendine has dünya görüşü olan özel bir şahsiyettir. Aykırı konuşmasını seven, akl-ı selimi kuvvetli, neşeli, babacan birisidir. Mizahı, hiciv kadar yıkıcı değil, yapıcıdır. İyi niyetli, akıl ile hissin dengesine değer veren, cemiyet düzenini önemseyen bir duruşu vardır. Herhangi bir aşırı davranışa karşı onun zıttı ile karşılık verir. Bunu yaparken, yaklaşımıyla muhataplarını tebessümle düşünmeye sevk eder. Birbirine aykırı gibi duran şeyler arasında bir münasebet kuran ve taşı gediğine oturtan bir zekâya sahiptir. Nasreddin Hoca, insan ruhunun samimi ifadesini taşıyan bir şahsiyettir.
Nasreddin Hoca’nın Menkıbesi
Yaygın rivayetlere göre; Nasreddin Hoca, 1208’de (H.605) Sivrihisar’ın Hortu köyünde doğdu. Babası, köy imamı Abdullah’tır. (Yapılan saha araştırmalarında babasının isminin Şemsüddin, hocanın asıl isminin “Nasiruddin Nusret” olduğu tespit edilmiştir.) Annesi ise köyün yerlilerinden Sıdıka Hanım’dır. Önce annesini, sonra babasını kaybetmiştir.
Hoca, gençliğinde Akşehir’e yerleşti. Burada evlendi. İki eşi vardı. İki kızı ve bir oğlu dünyaya geldi. Büyük kızı Fatma Hatun’un kabri Sivrihisar’da, diğer kızı Dürrü Melek’in kabri de Akşehir’dedir. Kızı Fatma Hanım’ın Mevlânâ Celâleddin isimli oğlu, Sivrihisar’da kâdılık yapmış, Celâleddin’in oğlu Hızır Bey ise (v.1459) İstanbul’un ilk kâdısı olmuştur.
Nasreddin Hoca, ilk dinî bilgilerini babasından alır. Küçük yaşta hafızlık derecesinde Kur’ân-ı Kerîm öğrenir. Tahsiline Sivrihisar ve Konya’daki medreselerde devam eder. Arapça ve Farsçayı öğrenir, devrin İslâmî ilimlerini tahsil eder. Hortu’da babasının vefatından sonra imamlık vazifesini devam ettirir. Daha sonra imamlığı, Mehmed adlı birisine bırakıp, Seyyid Mahmud Hayranî Hazretleri’ne intisap etmek üzere Akşehir’e yerleşir. Hoca Sivrihisar, Konya ve Akşehir’de hocalık, kâdılık, imamlık ve vaizlik vazifeleri yapmıştır. 1284’te (H.683) Akşehir’de 76 yaşında vefat eden Nasreddin Hoca, Akşehir’in en eski mezarlığına defnedilmiştir.
Hocanın kabrinin üstündeki türbenin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Hamidoğulları ve Karamanoğulları devrinde asıl şeklini koruyan türbe, 15. asırda Osmanlı devrinde yenilenmiş, zaman zaman tamir edilmiştir.
Kapak yazısının tamamını Yedikıta Dergisi 186. sayısından (Şubat 2024) okuyabilirsiniz.