“Casusluk ve istihbarat” icabı bütün Ortadoğu’yla beraber Türkiye’nin de birçok yerini gezen Gertrude Bell, bu seyahatlerinde binlerce fotoğraf da çekerek işinin (!) hakkını vermişti. Şimdi bir kısmı eski Osmanlı toprağı olan yerlere ve tarihî şehir Hasankeyf’e dair en eski fotoğraflar onun objektifinden yansımakta…
20. yüzyılın başları Osmanlı Devleti için en dramatik siyasî hadiselerin yaşandığı bir zaman dilimi olmuştu. Memleket topraklarında casusluk faaliyetlerinin had safhaya çıktığı yıllardı. Konsolos ve elçiler, komiteciler, misyonerler, kilise mensupları ve seyyahlar faal olarak casusluk faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Bunların en önemlilerinden biri de, sanayici bir ailenin çocuğu olarak 14 Haziran 1868’de İngiltere’de dünyaya gelen Gertrude Bell’dir.
Arkeolog, tarihçi, yazar, şair, seyyah, dağcı ve sanat tarihçisi olan Gertrude Margaret Lowthian Bell; Türkçe, Farsça ve Arapça lisanlarına vâkıftı. Günümüz Türkiye- Irak sınırını belirleyen bu kadın casusa; ‘Irak’ın Taçsız Kraliçesi’, ‘Çöl Kraliçesi’ ‘el-Hatun’ gibi unvanlar verilmişti. Arap ders kitaplarında “kahraman kadın” olarak anlatılıyordu.
1892’den 1914 yılına kadar Ortadoğu’ya; Türkiye, Mısır, Suriye, Irak, Filistin ve İran gibi ülkelere birçok arkeolojik (!) geziler düzenledi. Gertrude Bell’in arkeolog kişiliği, siyasî kişiliğini örtmesi için bir araçtı. Bu aslında Osmanlı Devleti’ni parçalamak ve bu topraklarda hâkimiyet kurmak isteyen İngilizlerin Ortadoğu’da uyguladığı bir devlet politikasıydı. Gertrude Bell’in asıl amacı bölgedeki Arap kabilelerinin durumunu öğrenmek ve onları Osmanlı Devleti’ne karşı isyana kışkırtmaktı. Nitekim Birinci Cihan Harbi vuku bulduğu vakit casusluk faaliyetlerindeki başarısı görülecekti.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi 101. sayısından (Ocak 2017) okuyabilirsiniz.