Rus inkılâbının ardından uzun süredir Rus işgali altındaki Asya topraklarında yaşayan İdil-Ural Türkleri Uzakdoğu’ya göç etmişlerdir. Mançurya bölgesindeki Harbin şehri göçmen İdil-Ural Türkleri için bir buluşma noktası haline gelmiş, 1919’dan sonra da Japonya’ya özellikle de Yokohama, Tokyo, Nagoya ve Kobe’ye taşınmışlardır… 19. yüzyıldan itibaren Tatar aydınlar tarafından temsil edilen ve gurbette birbirlerine sımsıkı sarılan İdil Ural Türkleri gittikleri yerlerde okullar, camiler ve matbaalar kurmuşlar; kültürel faaliyetlerde bulunarak bir varoluş mücadelesi ortaya koymuşlardır…
Bir mezar taşı, bitmiş bir hayat hikâyesinin sonundaki noktadır çok zaman. Bir mezar taşının üzerine işlenmiş üç beş kelimelik bir cümle, yaşanılanların tarihe vasiyetidir aslında. Ve şimdi tarih, er ya da geç kendisine miras bırakılan bütün hayatları anlamak gibi bir sorumluluğun prangasında, Uzakdoğu’da; dalgalarla dövülmüş okyanus kıyılarının, kalabalık şehirlerin, gürültülü otobanların, ormanlarla çevrili sakin kasabaların kenarındaki mezarlıklarda dolaşıyor. Güneydeki okyanuslarda yaşanan sancılı yılları, Batı’daki bloklaşmaların sebep olduğu kanlı savaşların takip ettiği bir devrin uğultusu duyuluyor.
Tokyo’nun Fuchu semtinde bulunan Türk-Tatar mezarlığındaki mezar taşları; Seul Belediyesi’nin arka soka-ğındaki binaların ketumluğu, Türklerin Uzakdoğu’daki geçmişlerinin bilinmeyen sayfalarını mırıldanıyor. “Hayatı nerde başladı, ömrü nerde bitti!” cümlesinden koparak yayılan hüzün, Türklerin başladığı yerden çok uzaklarda, Uzakdoğu’da biten yaşanmışlıklarını anlatan sayfaları açıyor…
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Ocak (29. Sayı 2011) sayısından okuyabilirsiniz.