Osmanlı’da, yapılan fedakârlıklar karşılıksız bırakılmazdı. Bu fedakârlıkların en büyüklerinden olan, yerine göre canını tehlikeye atarak bir başkasının hayatını kurtaranlar için de değerli bir mükâfat hazırlanmıştı…
Madalyalar, umumiyetle mühim bir hadisenin, bir muharebenin, tamirin veyahut bir merasimin hatırasına hazırlatılırdı. Bunlardan başka, daha dikkat çekici olan bir madalya ise hayat kurtarma fedakârlığına karşılık, hem hayat kurtaranı takdir hem de fedakârlığı teşvik için verilmekteydi. Bu madalyaya, “halas etmek, kurtarmak” manalarına gelen “tahlis” kelimesinden yola çıkılarak, “Tahlîsiye / Tahlîs-i Can Madalyası” ismi verilmişti. Bir diğer ismi de “Cankurtaran Madalyası” olan bu mükâfat, yangın, sel, deprem gibi türlü felâketler veya birdenbire vuku bulan tehlikeler karşısında ölümle burun buruna gelenleri, canını hiçe sayarak kurtaranlara devlet tarafından veriliyordu.
Bu vesikada geçen hadise ise şöyle: İtalya Sefareti’ne ait küçük bir vapur ile bir kayık çarpışmış ve kayıkta bulunanlar denize düşmüştür. Hadiseye şahit olan muhafaza piyade kayıkçılarından Genç Alioğlu Ali kendini denize atarak kazazedeleri kurtarmış ve fedakârlığı üzerine kendisine Tahlisiye Madalyası verilmiştir.
Günümüz Türkçesiyle:
7 Receb 1312 [4 Ocak 1895]
Gümrük İdaresi
Mektubi Kalemi
Aded:147
İçişleri Bakanlığına
Devletli efendim hazretleri Geçen Teşrînisânînin yirmi altıncı Pazar günü Rize ahalisinden Şaban ve Safer adlı şahısların bindikleri kayık, İtalya Elçiliği’ne mahsus istimbot (küçük vapur) ile iki köprü arasında çarpışmış, mezkûr kayık parçalanarak üzerindeki iki kişi denize düşüp boğulmalarına ramak kalmış iken tesadüfen oradan geçmekte olan muhafaza piyade kayıkçılarından Genç Alioğlu Ali Ağa derhal kendisini denize atarak Şaban ve Safer’le kayıkçıları Mustafa Ağa’yı kurtardığı bildirilmiştir. Bu gibi can kurtarma hizmetinde bulunanların bir kıta Tahlisiye Madalyası’yla taltif edilmesi usulden olduğundan Ali Ağa’nın da bu şekilde bir kıta Tahlisiye Madalyası’yla mükâfatlandırılması için gereğinin yapılmasını müsaadelerinize arz ederim. Emir ve ferman, o emrin sahibinindir.
Gümrük Emini
İmza
Metnin Transkripsiyonu:
Rüsûmât Emâneti
Mektûbî Kalemi
Aded
147
Dâhiliye Nezâret-i Celîlesine Devletlü efendim hazretleri Geçen şehr-i Teşrîn-i sânînin yirmi altıncı Pazar günü Rize ahâlîsinden Şaban ve Safer nâm şahısların râkib oldukları kayık İtalya Sefareti’ne mahsus istimbotla cisreyn beyninde müsâdeme etmekle mezkûr kayık şikest olarak merkûmân denize düşüp gark olmalarına ramak kalmış iken bi’t-tesâdüforadan geçmekte olan muhâfaza piyâde kayıkçılarından Genç Alioğlu Ali Ağa derhâl kendisini denize atarak merkûm Şaban ve Safer’le kayıkçıları Mustafa Ağa’yı tahlîs eylediği ol bâbda i‘tâ olunup leffen gönderilen şehadetnâme müfâdından anlaşılmış olduğu muhafaza müdîriyetinden bâ-tezkire iş‘âr olunmuş ve bu gibi hizmet-i memdûha-i tahlisiyede bulunanların sâye-i ihsân-vâye-i cenâb-ı hilâfetpenâhîde bir kıt‘a Tahlîsiye Madalyası’yla taltifleri usûl ve emsâli îcâbından bulunmuş olmağla merkûm Ali Ağa’nın ol vechile bir kıt‘a Tahlîsiye Madalyası’yla taltîfi emrinde iktizâ-yı hâlin îfâsı husûsuna müsâ‘ade-i aliyye-i nezâret-penâhîleri şâyân buyrulması bâbında emr ü fermân hazret-i men-lehü’lemrindir.
Fî 7 Recebü’l-ferd sene 1312 ve fî 11 Kânûn-ı evvel
sene 1311 [4 Ocak 1895]
Rüsûmât emini
Bende
İmza
Daha bu dünyada iken fedakarlığın karşılığı verilmekte. Ahireti bir düşünün.