Fatih Sultan Mehmed Han Topkapı Sarayı’nı yaptırırken saray surları içinde kalan Aya İrini Kilisesi’ne cebecilerden bir kısmını yerleştirerek burayı sarayın silah ambarı haline getirmişti. İç cebehane olarak adlandırılan bina 1726’da Sultan Üçüncü Ahmed Han’ın emriyle tamir ve tanzim edildikten sonra gezilebilecek hale getirildi. Kapısına “Dâru’l-Esliha” yazılı bir kitabe kondu ve bazı tarihi yazma Mushaflar ile kutsal emanetler buraya yerleştirildi. Bina Sultan Üçüncü Selim Han’ın tahttan indirilmesi (1807) sırasında cebeciler tarafından yağmalandı. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra (1826) aynı olay bir kez daha yaşandı. 1839 yılına gelindiğinde önemi iyice azalmış binanın adı Harbiye Ambarı olarak değiştirildi ve silah deposu olarak kullanılmaya başlandı. İleriki yıllarda bu bina Osmanlı Devleti’nin müzecilik anlayışının ilk uygulamalarına sahne olacaktı.
14 Nisan 1910 tarihli Servet-i Fünun dergisinde Alman arkeolog Dr. Th. Wiegand’ın kaleme aldığı bir yazıda Osmanlı Devleti’nde müzeciliğin kuruluşu hakkında şöyle bir mevzudan bahsedilmektedir. “Sultan Abdülmecid Han 1845’te Yalova’ya yaptığı bir seyahat esnasında çevrede dağınık vaziyette bulunan üzeri yazılı mermer taşlara tesadüf etti. Yanındaki vazifelilere bunların ne olduğunu sordu. Vazifeliler eski medeniyetlere dair eserler olduğunu söylediler. Bunun üzerine padişah eserleri toplatıp İstanbul’a gönderdi.”
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Eylül (61. Sayı 2013) sayısından okuyabilirsiniz.