Osmanlı Devleti’nin zor zamanlarında ateşten gömleği giymişti Sadrazam Ali Paşa. Kaybedilen toprakların bir kısmını geri almış, bozulan moralleri düzeltmiş, sönen umutları yeniden yeşertmişti. Askerî kabiliyeti, dirayetli yönetimiyle âdeta nefes aldırmıştı devlete. Onun başka bir meziyeti daha vardı ki devlet adamına çok yakışır. Sadrazam, kitaplara çok düşkündü. Her fırsatta kitap okur, hatta savaşa dahi kıymetli eserlerini götürürdü. Şehadete erdiği savaş meydanında, yanında bulunan en değerli eşyalarından başı çekenler, şüphesiz kitaplarıydı…
“Silahdar oldu kadrile (kudretile) Ali, seyf aldı Ahmed’den”
“Efkâr-ı selîme (doğru fikirli), etvâr-ı halîme (yumuşak huylu) ve sıfat-ı rahîme (merhamet sahibi) olup herkes nazarında mahbub (sevilen) ve makbuldü. İlim ve fazilet ile süslü, istikamet ve iyi hâl ile donanmıştı, hele rüşvet hususunda son derece katı idi.”
Hakkındaki bir kaynakta böyle tanıtılmış Şehid Ali Paşa.
Sultan İkinci Mustafa’nın has kullarından biri, Sultan Üçüncü Ahmed’in sadrazamı ve damadı…
Ali Paşa’nın, bir kethüda oğlu iken devletin en yüksek kademelerinden sadrazamlığa giden bir serüveni vardır. Babası Hacı Hüseyin Ağa, bazı vezirlere, paşalara kethüdalık ettikten sonra emekli olunca, İznik’in Sölöz köyüne yerleşmişti. Ali Paşa da İznik Gölü kıyısındaki bu köyde, tahminen 1682’de dünyaya geldi.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 164. sayısından (Nisan 2022) okuyabilirsiniz.