Kastamonu Saat Kulesi denilince, şehrin hâkim tepesinde bulunan mevcut kule, akla geliyor. Bilinen kulenin haricinde, Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın cülusunun …


Kastamonu Saat Kulesi denilince, şehrin hâkim tepesinde bulunan mevcut kule, akla geliyor. Bilinen kulenin haricinde, Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın cülusunun …

Abbasî halifeleri, uzun soluklu bu zaman diliminde İslâm medeniyetinin gelişmesine vesile oldular. İslâm sancağını Çin Seddi’nden Atlas Okyanusu’na kadar geniş bir coğrafyada dalgalandırdılar…

Merak edenler için İstanbul’un bazı tarihî semt isimlerinin kökenlerini ve hikâyelerini sizler için araştırdık…

Selçuklular devrinde camilerin en büyüğü ve en güzeli olarak vasıflandırılan İsfahan Ulu Camii yahut Mescid-i Cuma, Selçukluların kubbeli mimari ile inşa ettiği ilk camidir. Sultan Melikşah devrine ait eser, yaklaşık 950 yıldır dimdik ayakta…

Bu sayfalarda daha önce de Moltke’nin eserinden iktibaslarda bulunmuştuk. Bu defa Arap atlarına dair edindiği intibalara göz gezdirecek ve anlattığı safkan bir Arap atının efsanevî hikâyesine kulak vereceğiz.

Emir Timur, Moğolistan’dan Anadolu’ya, Rusya’dan Hindistan’a kadar büyük bir coğrafyada, Semerkand merkezli ihtişamlı bir devlet kurmuştu. Emir Timur’un büyüklüğü sadece topraklarının çokluğundan değildi. Kendisi âlimlere, şeyhlere, sûfîlere büyük ehemmiyet verir, onların sohbet meclislerinde bulunur; hürmette kusur etmezdi…

Sultan Selim Han’ın yavuzluğu yanında, Süleyman Han’ı sakin görenler, nasıl bir pençe yiyeceklerinden habersizdi. “Kuzu” diye nitelendirdikleri Kanuni’nin muhteşemliğine vâkıf olmaları uzun sürmeyecekti…

Geçmişte yaşamış ve geleceğe iz bırakmış nice insanlar vardır, hayırla yâd edilmeyi bekleyen. Bunlardan biri de şüphesiz Sadrazam İzzet Mehmed Paşa’dır. Memleketi Safranbolu’ya pek çok eser kazandırmış, şehir-insan münasebetinin hassas bir dengeye kavuşmasında rol oynamıştır. Paşanın hayatını ve yaptırmış olduğu hayır eserlerinden cami, saat kulesi ve su kemerini ele almaya çalışacağız…

Her kalbin çarpıntısı, kendi ecelinin ayak sesidir derler. Her ne sebeple olursa olsun ecelden kaçış mümkün değildir. Ölüm, insanı ister sıcak yatağında, ister bir dağ yamacında, kaza, hastalık yahut herhangi bir salgın vesilesiyle yakalar. Ne kadar kaçarsak kaçalım her hâlükârda ölüm kazanır ve mezar taşlarına “Hüve’l-Bâkî” kazınır. İnsandan geriye kalan ise bir mezar taşıdır. Zaten onu da başkası diktirir. Bu yazımızda İstanbul özelinde salgın hastalıklar sebebiyle dâr-ı bekâya göç eylemiş insanların mezar taşlarının ibretlik şâhidelerini sizlere sunmak istedik…

Tarihin seyrini değiştirecek mücadele, yetim kalan iki kardeşin, dedeleri himayesinde büyümesiyle başladı. Yurt edinmek için oradan oraya göç etmek zorunda kalan Selçukoğulları, sahip oldukları topraklarda amansız mücadele verdiler. Hasımların saldırılarını üst üste üç defa büyük kararlılıkla bertaraf ettiler. Kazandıkları zaferler, onların yeni bir devlet olarak tarih sahnesine çıkmasına zemin ve imkân sağladı…