Gayret-i Diniye Buna Nasıl Tahammül Eder?

Sultan İkinci Mahmud Han, Rusların Balkanlar’daki şiddetli ilerleyişi ve küstah diplomasisi karşısında, İstanbul’da umumî bir meşveret yapılmasını emretmişti. Bu mecliste okunmak üzere bir hatt-ı hümâyûn yazan Sultan Mahmud, Ehl-i İslâm’ın bilinçlendirilmesini ve milletçe topyekûn gayret sarf etmenin şart olduğunu beyan ediyordu. Saltanatın ateşten bir gömlek olduğunu herhalde sadece yaşayan bilebilir, diyelim ve 210 yıl öncesine gidelim…

semerkant

Âlim ve İlim Yuvası Semerkant

Türbeler, imarethaneler, ibadethaneler, rasathaneler, medreseler gibi birçok İslâm eseriyle süslenen Semerkant, geçmişi kadîm çağlara dayanan Orta Asya’nın önemli kültür ve ticaret merkeziydi. Bir dönem ilim ve sanatın kalbinin attığı Semerkant, aynı zamanda önemli şahsiyetlerin yetiştiği topraklardı…

Otomatik Hareketin Babası Cizreli İsmail B. Rezzaz

Fikrî altyapısı ve teknik uygulaması tamamen kendine ait araçlar inşa eden Ebu’l-İzz el-Cezerî, günümüz teknolojisine pek çok yönden tesir etmiş bir İslâm bilginidir. O, kendisinden önceki âlimlerin bilgilerinden istifade etmekle birlikte bu birikimi zirve noktasına taşıyarak onları kat kat aşmıştı. Özellikle otomatik hareket noktasındaki çalışmaları, onu diğer pek çok meslektaşından farklı kılıyordu…

Kenya’da Bir Padişah Şehri Sultan Hamud

Kenya’nın başkenti Nairobi’ye 150 kilometre uzaklıkta bir şehir var. Adı “Sultan Hamud.” Sultan Hamud şehrini ilk tespit eden, 1950’li yılların meşhur gazetecilerinden Hikmet Feridun Es’tir. Es, Kenya’da gezerken öğrendiği Sultan Hamud isminin peşine düşer ve ismin nereden geldiğini araştırır. Şehir sakinlerinin verdiği malumat, oldukça enteresandır…

Halifenin Elçisine Gösterilen Nezaket

İslâm dünyasının manevî otoritesini elinde bulunduran Abbasî hilafeti, Türk-İslâm devletleri için meşruiyetin ve bağımsızlığın kaynağı olarak görülmekteydi. Sultanlar tahta çıktıklarında halifeye elçi gönderirlerdi. Halife hazretleri de iade-i ziyarette bulunmak üzere kendi elçilerini ve hükümdarın bağımsızlık alâmetlerini gönderirdi. Türkiye Selçuklu sultanı Alâeddin Keykubad da tahta çıktıktan sonra aynı usulü takip etmişti. Abbasî halifesi tarafından gönderilen elçiyi büyük bir merasimle karşılamış, saygıda kusur etmemişti…

Anadolu’nun Şefkat Âbideleri Selçuklu’dan Osmanlı’ya Dâruşşifâlar

Ecdadımız, insana ve insan sağlığına ehemmiyet vermiş, memleketin her köşesinde onlara hizmet verebilmek için dârüşşifâlar inşa etmişti. Pratik ve teorik eğitimin bir arada verildiği bu müesseselerde halk, asırlar boyu tek kuruş dahi ödememiş, gerektiği şekilde tedavi edilmişti. Hayır ve hasenatı bol, eli de gönlü de açık sultanlar ve onların aileleri, hemen her şehirde dârüşşifâlar kurmuşlar, vakıflar üzerinde yükselen şifa yurtları inşa etmişlerdi…

doğu hindistan şirketi

Bir Şirketten Fazlası Doğu Hindistan Kumpanyası

İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, pek çokları için modern anonim şirketlerin anası olarak görülür. Sömürgecilik ile kapitalist ekonomi arasında bir sıçrama taşıdır. Ancak, kâr elde etme uğruna yaptığı işler ve telafisi mümkün olmayan yıkımlar, onu sömürgeciliğin kara kutusu hâline getirdi. Gelin bu kara kutuyu birlikte açalım…

kayık

Boğaz’ın İhtişamlı Süsü Saltanat Kayıkları

Yeryüzünün en güzel boğazına sahip İstanbul şehrinin kayıkları da bu güzellikten nasibini almıştır. Özellikle hünkâr ve ailesine ait saltanat kayıkları, âdeta suda yüzen saray gibiydi. Süsleme, dokumacılık ve oymacılık sanatının müstesna örnekleri bu kayıklar, gövde yapısı ve zarafetiyle devrinin ihtişamını yansıtırdı. Hakeza İstanbul’u ziyaret eden seyyahlar, Boğaziçi’nin güzelliğini anlatırken her zaman kayıkları başköşeye koymuşlar; ressamlar da tuvallerinin en güzel köşelerini bu kayıklara ayırmışlardır…

Mekke-i Mükerreme’yi Kudüs İle Takas Kimin Planıydı?

Keşifler Çağı da denilen, Batı’nın, Doğu’nun zenginliklerini “sömürme” keşiflerini, Portekizli denizciler başlatmıştı. Papalığın teşvik ve desteğiyle yola çıkan denizciler, Hint sahillerine gelerek ilk hedeflerine ulaştılar. Lakin asıl gayeleri, Kudüs’ü işgal etmekti. Bunun için türlü yollara başvurmuşlar, hatta önce Mekke-i Mükerreme’yi elde ederek Kudüs ile takası dahi düşünmüşlerdi…