Terk-i diyar edip, manevî müjdelere mazhar olmak için binlerce kilometrelik yolu arşınlayarak Konya’ya gelen Horasanlı bir derviş, 1300’lü yılların başında harabe haldeki bir beldeyi ihya eder. Adına Seydişehir denen yeni beldenin kurulmasına mihmandarlık eden, Ahmed Yesevî Hazretleri’nin talebelerinden Seyyid Harun Velî Hazretleri’dir. İsmini bizzat beyin verdiği Seydişehir, aynı zamanda bânîsinin adıyla bilinen şehirlerden biridir…
125 Yıllık Mushaf-ı Şerif’in Hikâyesi
Üzeri tozlu, küf kokan bir yazma eser getiriyorlar size. Eseri elinize alıp künyesine baktığınızda, en az yüz yıllık ve Anadolu’nun …
İsmiyle Müsemma Bir Kule Planı Üsküdar Ağacı
Osmanlı tebaasından Ermeni mimar Aram Tahtacıyan, sunduğu mimarî planlarla tanınan bir şahsiyetti. Galata Kulesi’ne de bir dönüşüm projesi hazırlayan mimarın, bugün pek bilinmese de Üsküdar için ağaç şeklinde ilginç bir kule planı vardı…
Yazı Sanatının Elsiz Ve Ayaksız Ustaları
Aynı yıllarda yaşayan, biri İstanbul’da diğeri Avrupa’da icra-i sanat eyleyen iki sanatkâr vardı. İsimleri Bîdest ü Bîpâ Mehmed Efendi ve Nürnbergli Matthias Buchinger idi. İki sanatkârın ortak özelliği, engelli olmalarıydı. Her ikisinin de elleri ve ayakları yoktu ancak eserleri oldukça dikkat çekiciydi…
Koku Medeniyetimiz
Bizde şehir denilince, akla Medine-i Münevvere gelir. Kokusu güldür. Her an burnumuzda tüter. Çeyiz sandığından mevlide, şerbetten enfiyeye bütün resmimiz, mimarimiz ve cismimiz onun etrafında teşekkül eder…
Edep Timsali Osmanlı Gündelik Hayatından Katreler
Osmanlı, zarafet ve nezaketle ilmek ilmek işlediği öyle bir medeniyet inşa etmişti ki bu medeniyetin merkezinde merhamet, başköşedeydi. İnsanın ihsan ile hayatın hasenat ile bir arada olduğu bir tasavvur; edeple gelenin lütufla ahiret yurduna vardığı asude zamanlar ve edebin “Edeb Yâ Hû!” ihtarına muhatap olmamakla ölçüldüğü mütevazı hayatlar, hep o kadîm Osmanlı gündelik hayatından yansıyan güzelliklerdi…
Adaletin Aydınlığında Ahlâk-ı Alâî
Ahlâk-ı Alâî, Türkçe olarak kaleme alınan ilk ahlâk kitabıdır. Kınalızâde, onu yazarken yüzlerce kaynaktan istifade etmiş, türlü görüşlere yer vermiştir. İlmi derin, manası engin, kelamı zengindir. O, her açıdan muhkem bir âbidedir…
Kenya’da Bir Padişah Şehri Sultan Hamud
Kenya’nın başkenti Nairobi’ye 150 kilometre uzaklıkta bir şehir var. Adı “Sultan Hamud.” Sultan Hamud şehrini ilk tespit eden, 1950’li yılların meşhur gazetecilerinden Hikmet Feridun Es’tir. Es, Kenya’da gezerken öğrendiği Sultan Hamud isminin peşine düşer ve ismin nereden geldiğini araştırır. Şehir sakinlerinin verdiği malumat, oldukça enteresandır…
Boğaz’ın İhtişamlı Süsü Saltanat Kayıkları
Yeryüzünün en güzel boğazına sahip İstanbul şehrinin kayıkları da bu güzellikten nasibini almıştır. Özellikle hünkâr ve ailesine ait saltanat kayıkları, âdeta suda yüzen saray gibiydi. Süsleme, dokumacılık ve oymacılık sanatının müstesna örnekleri bu kayıklar, gövde yapısı ve zarafetiyle devrinin ihtişamını yansıtırdı. Hakeza İstanbul’u ziyaret eden seyyahlar, Boğaziçi’nin güzelliğini anlatırken her zaman kayıkları başköşeye koymuşlar; ressamlar da tuvallerinin en güzel köşelerini bu kayıklara ayırmışlardır…
Bir Ağaç İle Taşın 300 Yıllık Hikâyesi
İstanbul’un çeşitli köşelerine serpilmiş, dalları bulutlara kavuşmak istercesine göğe doğru yükselmiş ulu çınarlar… Koca bir devletin canlı âbideleri gibi hâlâM ayakta duruyorlar. Bugün bu ağaçlardan bazılarının izi kalmasa da bu yazımızda, yaşayan bir tanesinin; taşlı çınar efsanesinin hikâyesini aktaracağız…