Bir ev düşünün ki Resûlüllah ile yirmi sekiz sene müşerref olsun. İki cihan güneşi Peygamber Efendimiz’in evlatları, yeryüzünü bu evde şereflendirsin. Bahsettiğimiz ev, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) can yoldaşı Hazreti Hatice (r.ahha) validemizin hane-i saadetinden başkası değil. Asırlar boyu Müslümanların ziyaretgâhı olan müstesna eve, hürmet ve tazimde kusur edilmemiş. Ta ki Osmanlı bölgeden çekilinceye kadar. Önce kumlar, sonra zaman örtmüş bu mukaddes mekânın üzerini. Yerini bilenler, bir avuç kalmış. Asr-ı Saadet’ten bu yana aslı korunarak muhafaza edilmişken, hane-i saadet şimdi ne hâlde dersiniz?..
Yeryüzünün en hayırlı kadınlarından biriydi o… Resûlüllah’ın can yoldaşı, vahyin sırdaşı, İslâm’ın ilki ve öncüsü olmuştu. Ne güzel tevafuktur ki taşıdığı isim, “erken doğan, ilkçi, erkenci” manalarına geliyordu. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) yirmi beş yıllık hayat arkadaşı olan Hazreti Hatice (r.anha) validemiz, ehli beytin de annesiydi. İki cihan güneşinin cennet kokulu altı evladının annesi, kıyamete kadar gelecek seyyid ve şeriflerin anneannesi olmuştu…
Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) zevcelerinin, müminlerin anneleri olduğunu bildiriyor. Bu sebepledir ki Hz. Hatice validemiz, Müslüman olan herkesin annesidir. Onu methetmek kuşkusuz ne cümlelere sığar ne de kitaplara. Biz burada Hz. Hatice validemizin mübarek hayatından ziyade onun Mekke-i Mükerreme’deki nurlu evinden bahsedeceğiz. Bu, öyle bir evdir ki; iki cihan güneşi Peygamber Efendimiz (s.a.v.), burada yirmi sekiz sene hayat sürmüş, nesli pâk’i Muhammedî burada neşet etmiş, risaletin ilk yıllarındaki o tarifi imkânsız zorlukları burada Hatice-i Kübra annemizle paylaşmıştı.
Cebrail (a.s.) defaatle Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) bu evde ziyaret ederek ilk vahiyleri burada tebliğ buyurmuştu. Hira-Nur Dağı’nda nübüvvetin kendisine verildiği o büyük günde Peygamber Efendimiz (s.a.v.), heyecan ve endişeyle koşarak bu evin kapısını çalmış, içeri girer girmez Hz. Hatice validemize, “Üzerimi örtünüz, bana soğuk sular serpiniz!” demişti. Cebrail (a.s.), işte o gün ikinci defa gelmiş, Müddessir suresinden âyetler indirerek, “Ey örtüsüne bürünüp yatan (Muhammed!) Kalk ve insanları ikaz et!” emrini yine burada vermişti. Ve saadet ikliminden daha nice hatıralar…
Mekke-i Mükerreme Halkının Evleri Nasıldı?
Hz. Hatice (r.anha) validemizin mübarek evini tanıtmaya geçmeden evvel Mekke-i Mükerreme’nin mahalle yapısına, iskân durumuna bakmakta fayda var elbette. Tarihî kaynaklara göre, Mekke-i Mükerreme şehri ilk olarak Kusay bin Kilab devrinde mahallelere bölündü. Hangi kabilenin nerede ikamet edeceği kesin olarak bu devirde kararlaştırılmıştı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in beşinci batından dedesi olan Kusay, Kureyş kabilesini bir araya toplamış ve onların iskân edeceği yerleri belirlemişti. Her cihetiyle Mekke-i Mükerreme’nin işlerini derleyip düzene koyduğu için Kusay’a toplum tarafından “mücemmi” (toplayan, bir araya getiren) denilmekteydi.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 133. sayısından (Eylül 2019) okuyabilirsiniz.
Hz. Hatice (r. Anha) Validemiz’i hiç bu kadar güzel anlatmaya çalışan bir yazıya denk geldiğimi düşünmüyorum. Aslında Mübarekler kendileri bambaşka, ama sizin güzel sarf etmiş olduğunuz medihler O Mübarekleri, bize en güzel şekilde aksettirdi. Satır başı zaten bana dokunan en büyük şey oldu. Kendimi okumaktan alamayacağımı oradan hissettim. Teşekkürler.