Tarihçiden, etnografyacıya, edebiyatçıdan halkbilimciye ilim adamlarını bir araya getirsek ve onların senelerce çalışmalarını isteyerek, bir Kırkpınar efsanesi sipariş etseydik, tarihî ve coğrafi gerçeklerle bu kadar mutabık, Türk milli vicdanına bu kadar yakışan bir kırkpınar efsanesi düşünemezler, üretemezlerdi!
Kırkpınar; Türkoğlu, Avrupa’yı vatan edinirken doğmuştur. Türkoğlu’nun Avrupa’yı vatan ediniş destanı, sahip bulunulan güzelliklerin elden çıkmaması için maddi-manevi güçlü olmanın ifadesi, bilek ile gönlü en güzel idealler yolunda kaynaştırmış alperenlerin yadigârıdır Kırkpınar.
Peşrevle Türkoğlu’nun Türkistan’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan da Avrupa’ya akışı canlandırılmakta, Türk’ün sembolleri olan kurdun atılışı, okun uçuşu, atın şahlanışı, kartalın süzülüşü temsil edilmektedir.
Türkistan’dan Kırkpınar’a
Biz bu vatan ediniş destanının yalnızca Edirne’ye sıkıştırılmaması için “Yesi’den (Türkistan’dan) Kırkpınar’a” projesini ortaya atmıştık. Bu projeyle, Yesi’den Ahmet Yesevi hazretlerinin kabrinden toprak alınacak daha sonra Ankara’da Hacı Bayram’ın, Bektaş’ta Hacı Bektaş-ı Veli’nin, Söğüt’te Ertuğrul Gazi’nin, Bursa’da Osman Gazi’nin, Çardak’ta Salcı Baba’nın, Bolayır’da Şehzade Süleyman’ın, Keşan’da Paşayiğit’in, Babaeski’de Sarı Saltuk’un kabirlerinden alınan topraklar başlangıç gününde Kırkpınar ermeydanına serpilecekti.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Haziran (70. Sayı 2014) sayısından okuyabilirsiniz.