Jeopolitik konumu itibariyle asırlar boyunca büyük bir öneme sahip olan Çanakkale, aynı adı taşıyan boğazın Anadolu yakasında ve bu boğazın en dar yerinde düz bir alana kurulmuş bir şehirdir. Akdeniz ve Ege Denizi’nden Marmara yoluyla Karadeniz’e geçişte daima kilit noktası olan Çanakkale, bugünkü kıymetini Birinci Dünya Savaşı’nda işgalci güçlere geçit vermeyerek şehit olan yüz binlerce vatan evladına borçludur.
Çanakkale, daha doğrusu Çanakkale’deki şehitlikler beni derinden etkileyen nadir yerlerden biridir. Vatan ve namus uğruna can veren şehitlerimizi ziyaret etmek, düşmana karşı koydukları yerleri tekrardan görmek, cephenin manevi atmosferin-den faydalanmak bizi heyecanlandırıyordu. Şehirde geçirdiğimiz dört yıllık üniversite döneminden sonra aradan altı sene geçmişti. Şehitlikler beni manevi bir hissiyata sevk ettiğinden bu seyahate de çok hevesli bir şekilde çıkmıştım.
Fotoğraf sanatçısı ve aynı zamanda da tarihçi olan Soner Demirsoy’la birlikte akşamdan yola çıktık. Yaklaşık beş saatlik bir yolculuktan sonra Eceabat’a ulaştık. Sabahın ilk ışıklarının boğaza yansımasını doyasıya temaşa ettikten sonra biraz dinlenip şehitliklere doğru yola koyulduk.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Mart (19. Sayı 2010) sayısından okuyabilirsiniz.