Geyhatu Han’ın müsrifliği sebebiyle boşalan devlet hazinesine kısa yoldan para sağlamak için Çin’de uygulanan bir para politikası modellendi. Buna göre altın ve gümüş para yerine, üzerinde hükümdarın adının yazıldığı kâğıt parayı (çav) piyasaya sürdüler. Emirnamelerle bütün halkın altın ve gümüş para yerine kâğıt paraları kullanmaları, aksi takdirde ağır cezalara çarptırılacakları ilân edildi. Peki, halk bu durum karşısında geçer akçesini üç kâğıda değişecek miydi? İlhanlıların kâğıt paraya geçiş denemelerine birlikte bakalım…
Orta Çağ İslâm devletleri arasında değerli metallerin dolaşımda olmadığı farklı para sistemi denemeleri de olmuştu. Özellikle 12. ve 13. yüzyılda İran ve Doğu Anadolu bölgesinde kurulan hanedanlıklar, bakır ve bronz para uygulamalarında başarı sağlamışlardı. Fakat 1214-15’te Eyyûbî hanedanından Sultan Âdil, Suriye bölgesinde benzeri bir uygulamaya giriştiğinde aynı başarıyı yakalayamayacaktı.
1329-30 yıllarında Hindistan’da Sultan Muhammed Tuğluk da planladığı fetihlere para bulmak amacıyla oldukça yanlış, tehlikeli ve olumsuz sonuçlara yol açacak bir teşebbüste bulunur. Onun, devleti malî yıkıma götürecek ıslahatı şu şekildedir: Bastırdığı bakır ve tunç paraların gümüş para ile eşdeğerde sayılmasına hükmeder; böylece hazinesinin hiç yoktan hudutsuz bir servetle dolacağını ve istediği orduları toplayabileceğini sanmaktadır. Bu uğurda çıkardığı bakır paralar üzerine âyet-i kerîmeler ve hadis-i şerifler koydurur. Ancak ev ortamında bu paraları basıp zengin olma yolunu tutan sayısız sahtekârın türeyeceğini hiç hesaba katmaz. Sultan Muhammed Tuğluk, yeni paraların değerini düşürmemek için bunları gümüşle başa baş değiştirmeye koyulunca hazine tamtakır bir hâle gelir. Sonunda bu işten ve bu paralardan vazgeçilir. Ancak devletin malî gücü bu yüzden çok sarsılır ve bilhassa Hindulardan pek çok kişi, ölçüsüz biçimde zenginleşir.
“Çav”lar Paçavra mı Olacaktı?
Tarihte görülen örneklerin çoğunda yönetimler bu uygulamaları, hazinelerini değerli metallerle doldurmak amacıyla yapmışlardır. Dolayısıyla, başarısızlıkla sonuçlanmalarına da onların niyetlerini bilen/sezen halkın temkinli davranması sebep olmuştur. Bu hususu, en yalın şekliyle 1294 yılında İlhanlıların kâğıt paraya geçme girişimleri vakasında görebiliriz. Bu vakada da tıpkı Çin’de olduğu gibi, memlekette bulunan bütün kıymetli madenleri devlet hazinesine dâhil etmek ve bu suretle hükümetin siyasî, iktisadî tam istiklalini emniyet altına almak hedefi güdülüyordu.
İlhanlı yöneticileri bütün tedbirleri dikkatlice aldı, öncelikle Kubilay’ın idaresindeki Çin’den malî uzmanlar getirildi, ön hazırlıklar yapıldı. 1294 yılının Nisan sonu, Mayıs başında, kâğıt paraya geçileceğine dair emirnameler çıkarıldı; 23 Temmuz’da büyük miktarlarda kâğıt paralar hazırlandı. 13 Eylül’de kâğıt paralar tedavüle sürüldü. Aynı dönemde bir emirname neşredildi.
Emirnameye göre, kâğıt parayı mübadele aracı olarak kullanmayı kabul etmeyenler öldürülecekti. Aynı zamanda altın işlemeli elbise, altın-gümüş kap-kacaklar yapmak da yasaklanıyordu.