Memleketimizin güzide şehirlerinden Kastamonu, 600’e yakın tarihî evleri ve sivil mimarîsiyle dikkat çekiyor. Bu rakama İnebolu ve Taşköprü ilçelerindeki konak ve köşkleri de ilave edersek sayı 1433’e ulaşır. Tarihî evler, köşkler, konaklar, yalılar, saraylar, şehrin kültürel kimliğini yansıtması bakımından çok mühimdir…
Kastamonu, Batı Karadeniz Bölgesi’nde tarih boyunca değişik milletlerin yerleşimine sahne olmuş ve onların mirasını bugüne taşıyabilmiş ender şehirlerimizden biridir. Tarih öncesinden Bizans’a, Selçuklulardan Candaroğullarına ve Osmanlılara kadar pek çok medeniyetin tarihî mirasını barındıran ve yaşatan şehrin tarihî evleri, ayrı bir ehemmiyete sahiptir.
Bölgenin coğrafî yapısındaki farklılıklar, mimarîye de yansımıştır. Coğrafyaya münasip olarak uygulanan inşa teknikleri ve tasarımları oldukça zengin bir çeşitlilik sunar.
Her Konak İçin Farklı Mimarî
Kastamonu şehir merkezinde yer alan tarihî konakların ön cephelerinde farklı mimarî ve estetik anlayışının uygulanması, konakların en önemli özellikleri arasındadır. Bu da bize şehirde tek tip bir konak tarzının değil, her konak için farklı bir mimarî üslubun olduğunu gösterir. Araştırmacılar bunu, Kastamonu’nun binlerce yıllık kültür birikiminin yanında, özellikle Beylikler ve Osmanlı devirlerinde bir idarî merkez olması, ülkenin her yanından gelen yönetici, memur, asker, zanaatkâr ve tüccarın kendi kültürleri ile, burada var olan kültürel alt yapının birleşmesinden doğan bir tavır olarak açıklar.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 168. sayısından (Ağustos 2022) okuyabilirsiniz.