Seçkinlerin ve idareci elitlerin her türlü detay ve sınırını belirlediği modern eğitim, bir devletin sadece kendi toplumunu sigaya çekmek için değil, diğer devlet ve toplumları da uzun planda etkileme ve onlara nüfuz etme aracı olarak kullanılmaya başlandı. Dolayısıyla modern eğitim, modern ekonomistlerin, fabrikatörlerin ve devlet idarecilerinin oldukça kullanışlı olarak gördükleri bir “manivela” oldu…
Farklı din ve milletlerin tarihin en eski zamanlarından beri bir arada yaşadığı Anadolu ve yakın çevresinde eğitimin değişik kurum, olgu ve yöntemlerinin bulunması kadar doğal bir şey olamaz. Her toplum varlığını sürdürebilmek için zamanın şartlarına göre eğitim kurumlarına ihtiyaç duyar.
Ancak 18. yüzyıl sonrasında Avrupa’da meydana gelen Sanayi Devrimi, sömürge siyaseti, kapitalizm ve ardından bütün hayatı kuşatan “modern tarz”, eğitimi de geleneksel rol ve beklentisinden farklı bir zemine kaydırdı. Artık bu dönemden sonra eğitim sadece kültürel ve dinî olup toplumun sosyal sorunlarını çözen bir müessese olmaktan çıkarak, en başta toplumsal kontrol mekanizması, modern devlet ve ekonominin işlemesi için “personel fabrikası”, “makbul vatandaş yetiştirme mekânı” olarak tasarlandı.
Seçkinlerin ve idareci elitlerin her türlü detay ve sınırını belirlediği bu modern eğitim, bir devletin sadece kendi toplumunu sigaya çekmek için değil, diğer devlet ve toplumları da uzun planda etkileme, onlara nüfuz etme aracı olarak kullanılmaya başlandı. Dolayısıyla modern eğitim, modern ekonomistlerin, fabrikatörlerin ve devlet idarecilerinin oldukça kullanışlı olarak gördükleri bir “manivela” oldu.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Nisan (56. Sayı 2013) sayısından okuyabilirsiniz.