Fındığın başkenti, kirazın anavatanı, mavi ile yeşilin iç içe girdiği, tabiat harikası koyları, göz alabildiğince uzanan yaylaları, çam ormanlarının huzur veren sessizliğiyle Giresun…
Fındığın başkenti, kirazın anavatanı, mavi ile yeşilin takıp takıştırdığı, Karadeniz’in masmavi suları ile işlenmiş tabiat harikası koyların, yemyeşil bitki örtüsüyle bezendiği, uçsuz bucaksız yeşil bir örtü ile döşenmiş yaylaları, muhteşem çam ormanlarının huzur veren sessizliği… İşte bu şehir Giresun.
Giresun Trabzon, Gümüşhane, Ordu, Sivas, Erzincan illeriyle komşu olup kuzeyi Karadeniz ile kuşatılmış, sayısız kültürün harman olduğu Doğu Karadeniz’in tek adasını barındıran şirin bir ilimizdir.
Giresun’un, dağlık ve oldukça dik meyilli coğrafyası ulaşımı güçleş-tirmiş, yerleşimi dağınık ev sistemine zorlamıştır. Tarım ve bilhassa fındıkla uğraşan insanlar, elverişli bulduğu toprağı tarlaya çevirmiş, evini komşusuna göre değil tarlasına göre yapmıştır. Bu durum, insanların birbirleriyle sıkı bir ilişki kurmalarını engellemiştir. Şehirde yaşayan insanlar, köyleriyle devamlı irtibatlı olduklarından, köylerde yaşayan geleneklerin çoğu şehre de taşınmıştır. Yöre halkı tarafından yaşatılan örf, âdet ve geleneklerin çoğu oldukça eski tarihlere dayanır.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Ocak (29. Sayı 2011) sayısından okuyabilirsiniz.