Pek çok fonksiyonu bulunur saat kulelerinin. Şehrin sembolüdürler… Adres tarifleri ona göre yapılır, hatıra fotoğrafları onun önünde çekilir. Bazıları deprem, yangın gibi çeşitli sebeplerle sararmış kartpostal ve siyah beyaz fotoğraflarda kalsa da pek çoğu ilginç saat makineleri, süslü kule yapılarıyla günümüzde de hem zamanı okumaya, hem de zamana karşı direnmeye devam ediyorlar. Ortak özellikleri ise hepsinin ayrı bir yapılış hikâyesinin olması…
Yüksek tepelere ya da her yerden görülebilen meydanlara dikilirdi saat kuleleri. Günümüzde saatlerin envai çeşidi olduğu için eski önemlerini kaybetseler de daha yakın zamana kadar durum hiç de böyle değildi. Maliyet bakımından oldukça pahalıydılar. Bunun da çaresi bulunmuştu. Çıkarılan iradelerle Osmanlı coğrafyasının dört bir tarafı saat kuleleriyle donatıldığı gibi Meksika ve Hindistan gibi uzak memleketlere de Osmanlı mührü taşıyan çeşitli saatler hediye edilmişti.
Osmanlı Devleti’nde saat kuleleriyle en çok ilgilenen padişah hiç şüphesiz İkinci Abdülhamid Han’dı. Onun tahta çıkışının özellikle 25. ve 30. sene-i devriyelerinde Osmanlı coğrafyasında pek çok saat kulesi inşa edildi. Bu kulelerin bir kısmı padişahın şahsî parası ile yapıldığı gibi bir kısmı da halk tarafından ona ithaf edildi. Bu saat kulelerinden birisi de inşaatı 1 Eylül 1900’de başlayıp 1 Eylül 1901’de biten ve Balkanlar’ın en estetik kulelerinden biri olan Yanya Saat Kulesi’ydi.
1800’lü yılların sonlarına doğru Yanya halkı, vali Osman Paşa’ya, şükranlarının bir ifadesi olarak cülusunun 25. senesinde padişaha ithafen bir saat kulesi yaptırmak istediklerini bildirdiler. Görüşü benimseyen Osman Paşa’nın emriyle kulenin inşaatı yerli mimarlardan Pericles Melirritos adlı bir mimara verildi. Pericles, en iyi adamlarını işe alarak bir yıl gibi kısa bir sürede binayı inşa etti. Merasimle açılış yapıldı, kulenin hatıra fotoğrafları çekildi ve padişaha gönderildi.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Eylül (37. Sayı 2011) sayısından okuyabilirsiniz.