Arkeologlar, yaptıkları kazılarda bazen binlerce yıl öncesinden kalma tabletler bulurlar. Üzerindeki yazıları deşifre ettiklerinde, bazılarının çok ciddî mesajlar barındırdığı görülür; ekonomiden, insan idaresinden, edebiyattan bahsederler. Bazıları ise çok sevimlidir; öğrencilerin okul günlerini ve yaramazlıklarını anlatır…
Arkeologların buldukları binlerce yıl öncesine ait tabletlere günümüzden baktığımızda şunu görürüz; teknik imkânların dışında binlerce yıldan beridir değişen hiçbir şey olmamıştır. İnsan aynı insan, çocuk aynı çocuk, öğrenci aynı öğrencidir.
Tablet Evde Çivi Yazısı Yazmak
Arkeologlar, Irak’ta yapılan kazılarda bir ev kalıntısı bulurlar. Antik Nippur şehrinin ortasında, Enlil Tapınağı’nın sadece 250 metre güneyinde küçük bir meskendir bu. Kuzeybatıda sıralanmış üç küçük oda ve kuzeydoğusundaki daha büyük bir arka oda veya küçük bir avludan oluşmaktadır.
Evin, toplam kullanılabilir taban alanı, yaklaşık 45 metrekaredir. Sadece giriş holü kısmen kazılabilmiş durumdadır. Bu daracık yerde, çoğu avuç içi kadar 1500’e yakın tablet bulunmuştur.
Nippur şehri, Larsalı Rim-Sin’in yönetimi altındayken, muhtemelen M.Ö. 1800-1900’lü yıllarda inşa edildiğine göre, mesken ve içinde bulunan kalıntılar da aynı tarihlerden, başka bir ifadeyle günümüzden 4 bin yıl öncesinden kalmaydı.
Arkeologlar, şahsi mektuplardan ders notlarına kadar pek çok konudan bahseden tabletleri tek tek tercüme etmişler ve tasniflemişler. Bizim ilgimizi çekenler; ders çalışan, hem de yabancı dil dersi için ter döken ve ilkokul çağında adı bilinmeyen bir öğrenci tarafından, alıştırma yapmak için yazılan tabletler.
Bu metinlerin çoğu, Sümer dilinde kaleme alınmış. Oysa o günlerde Sümer dili çoktan günlük hayatta kullanılmaz olmuştu. Aynen günümüzdeki Latince gibiydi. Ahali konuşma dili olarak Akkadcayı kullanırken Sümerce, eğitim, bilim, kültür ve sanat diliydi.
Tabletlerde geçen ve Sümerce kelime olan “eduba”nın anlamı “tablet ev” yani okul demektir. Çocuklar buralarda yumuşak kilden kalıplanmış bir tablet üzerine küçük bir kare çubukla yazı yazıyorlardı. Bunlar, ince uçlu küçük kamalar idi. Türkçeye çivi adıyla çevrilmişti. Bu nedenle bu tür yazılara çivi yazısı deniyordu. Buralarda elde edilen yazılar okununca binlerce yıl öncesi verilen eğitimi ve öğrencilerin ruh hâlini görebiliyoruz.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 191. sayısı (Temmuz 2024) okuyabilirsiniz.