Şu fani dünyaya nice sultanlar nice kisrâlar gelmiş; kimi adaletiyle kimi ilmiyle kimi de zalimliğiyle akıllarda yer edinmiştir. Ancak en zalim hükümdar bile nasihate hayır diyememiştir. Edebiyat tarihimizde pendname olarak da adlandırılan pek çok nasihatname bulunur. Fars edebiyatının büyüklerinden Sâdî-i Şîrâzî de nasihatname denince ilk akla gelenlerden. Onun, henüz alevi sönmemiş Moğol zulmü zamanında, İlhanlı hükümdarına yaptığı nasihatler, oldukça dikkat çekici…
Edebî Yönü ve Eserlerine Dair
Edebiyatımızda daha çok Gülistan ve Bostan adlı eserleriyle tanınan Sâdî-i Şîrâzî’nin -bu ikisi dâhil- bütün eserleri, Külliyât-ı Sa‘dî adlı kitapta toplanmıştır. Fars edebiyatında özellikle gazelleriyle şöhret bulan Sâdî, bu nazım şeklini mükemmel hâle getiren şair olarak tanınır. Akıcı ve külfetsiz bir dile sahip olan Sâdî’nin şiir ve nesrinin en bariz vasfı, sehl-i mümteni (kolayca söylenmiş hissi veren ancak taklidi çok zor olan) vasfına sahip olmasıdır.
Şeyh Sâdî, Arapçaya da hakkıyla vâkıf olup bu lisanda yazılmış güzel şiirleri bulunur. Ezcümle Resûlüllah Efendimiz’i (s.a.v.) methüsena sadedinde yazdığı, Osmanlı devrinde camilerimize levha hâlinde asılmış bulunan “Belağa’l-‘ulâ bi-kemâlihî” mısraıyla başlayan kıt‘ası pek meşhurdur.
Onun şiirleri ve eserleri hep ilim, hikmet ve nasihat üzerine kuruludur. Dünyanın geçiciliğini ve asıl olanın ahiret olduğunu anlatır, cimriliği kötüleyip cömertliği över, kanaat ve sabrı tavsiye eder, şükrün ehemmiyetini vurgular, hâsılı İslâm ahlâkını aşılar durur…
Abaka Han’a Nasihat
Şeyh Sâdî’nin, İlhanlı hükümdarı Abaka Han ile görüşmesi, bir hac dönüşü uğradığı İlhanlı başşehri Tebriz’de olur. Burada şehrin uleması ve faziletli zevatıyla buluştuğu gibi, biri vezir öteki vali olan eski talebeleri Şemseddin ve Alâeddin Cüveynî kardeşlerle de görüşür. İki büyük devlet adamının kendisine gösterdiği fevkalade hürmet, Abaka’nın dikkatini çekerek onunla görüşmek ister. Neticede hükümdarla buluşan Sâdî-i Şîrâzî, onun arzusu üzerine kendisine nasihatte bulunur.
Şeyh Sâdî, Abaka Han’la görüşmesinden ve ona yaptığı nasihatlerden, eserlerinde bahseder. Külliyât-ı Sa‘dî’de Mensur Risaleler kısmının Takrîrât-ı Selâse adlı bölümünde yer alan “Mülâkât-ı Şeyh bâ-Abaka” veya “Risâle-i Melik Abaka” başlıklı parçada, Abaka Han’la olan görüşme ve nasihatlerin ilk kısmı yer alır. Hükümdara yazıp yolladığı nasihatler ise Külliyât’ta yine Mensur Risaleler kısmında bulunan “Der-Terbiyet-i Yekî ez-Mülûk Gûyed” başlıklı bölümdedir.
Osmanlı’nın son devrinde yetişen şair ve yazarlardan Tâhirü’l-Mevlevî, bu nasihatleri Mahfil mecmuasında tercüme ederek iki makale hâlinde yayınlamıştır. Biz de onun yazılarını sadeleştirerek buraya alıyoruz:
Şeyh Sâdî’nin Abaka Han ile Mülakatı
“Helak” kelimesinin ete kemiğe bürünmüş hâli ve cihan zalimlerinin -büyükbabası Cengiz gibi- en azılısı olan Hülâgû, 656 (1258) tarihinde Bağdat ile halifesini, kahır ayağı altında çiğnedikten altı yedi sene sonra Merâğa’da iken ölümün pençesiyle ceza yurduna sevk edilmişti. Hülâgû ölünce, insan kemikleriyle mamure külleri üstüne kurulmuş olan şekavet tahtına oğlu Abaka Han geçmişti.
17 sene kadar hükümet ederek ansızın ölen Abaka Han, babasına nisbetle ehven-i şerreyn (kötünün iyisi) kalmış, buna da veziri Şemseddin Cüveynî vasıtasıyla görüştüğü İslâm âlimlerinin tesirli nasihatleri sebep olmuştu.
Abaka Han’a nasihatte bulunanlardan biri de Şeyh Sâdî-i Şîrâzî idi. Bu ârif zatın matbu Külliyât-ı Âsâr’ı mukaddimesindeki risalelerden bir tanesi, Abaka Han ile görüşmesinden bahsetmekte ve ona hitaben yazdığı pendnameyi (nasihatname) içermektedir.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 191. sayısı (Temmuz 2024) okuyabilirsiniz.