Dünya Tarihi, Kültür Tarihi, Manşet, Teknoloji Tarihi, Yakın Tarih

Tarihin Unutulmaz Gemileri

titanik

Yaklaşık 1000 yıldır deniz devleti olmamız hasebiyle gemilere, deniz teknolojilerine ve savaşlarına fazlasıyla aşinayız. Bu kez Titanik’ten Potemkin’e, Ertuğrul’dan Vasa’ya, tarih eleğinin üstünde kalmayı başarmış bazı gemileri, sayfalarımızda yüzdüreceğiz. Bahsedeceğimiz gemiler, yük olarak sadece insanları ve eşyaları değil, tarihi de taşıdılar. Tarih de vefasını göstererek bu gemileri unutmadı…

Titanik’in Malum Sonu

20. asra yaklaşırken kapitalizm yarışı artık iyice kızışmış ve güç gösterileri sıradan bir hâl almıştı. Büyük devletler artık, teknolojileriyle savaşmaya başlamıştı. Havacılığın henüz başlamaması sebebiyle en büyük yarış hâlâ denizlerdeydi. İngiliz gemicilik şirketi The New White Star Liner’ın 1912’de inşa ettiği devasa transatlantiğe “RMS Titanic” adı verildi. 269 metre uzunluğa ve 60 bin ton ağırlığa sahip olan gemi, dünyanın hareket edebilen en büyük nesnesiydi. 10 Nisan’da İngiltere’den Amerika’ya doğru yola çıkan gemi, 15 Nisan gecesi Atlantik’in ortasında büyük bir buzdağına çarparak okyanusun sularına gömüldü. Gemideki iki binden fazla yolcunun yarısından çoğu hayatını kaybetti. Böylesine büyük bir geminin henüz ilk seferini bile tamamlayamadan batması, tüm dünya basınında şaşkınlığa sebep oldu. Zira gemi, basına “unsinkable” yani “batmaz” olarak lanse edilmişti.

Bir Yürek Yangını: Ertuğrul

19. yüzyılın sonları… Japon İmparatorluğu’nun başında, İmparator Meiji Mutsuhito var. Batı’nın emperyalist politikalarından bunalan İkinci Abdülhamid Han, Güney Asya ve Uzakdoğu ile ilişkileri geliştirmeye başlar. 1887’de İstanbul’a bir Japon heyeti gelince iade-i ziyaretin ertesi yıl yapılması kararlaştırılır.

609 kişilik mürettebatıyla 1888’de yola çıkan Ertuğrul Fırkateyni’ne yüklenen vazife gayet ciddidir. Hilafetin merkezini temsilen yola çıkan gemi, Japonya’yla ilişkileri geliştirmenin yanı sıra, uzak coğrafyalardaki Müslümanların halifeye bağlılıklarını tazelemelerini de temin edecektir. Aden, Bombay, Sumatra, Hong Kong gibi yerlerde mola veren gemiyi, bölge halklarından yüz binlerce kişi sevinç ve umutla ziyaret eder, Batılı emperyalistlerin sömürülerini Devlet-i Aliyye’ye şikâyet ederler. Japon imparatoru, gemi mürettebatını, misafir kaldıkları üç ay boyunca el üstünde tutar. Ne var ki 1890 senesinin 16 Eylül’ünde geri dönüş için yola çıkan gemi, Japon denizinin suları altında kalmaktan kurtulamaz. Bilanço çok ağırdır: 540 şehid, 69 gazi. Japonlar, canhıraşane bir çabayla yaralıları iyileştirip İstanbul’a göndermeye çalışır. Gemiden arta kalan her şey (silah, hususî eşya, para), başka bir vapurla gönderilir. Kaza, bütün dünyada gündem olur. Uzakdoğu ve Güney Asya Müslümanları başta olmak üzere bütün İslâm dünyası derinden yaralanır. Bu bahtsız fırkateynimizin hatırası, tarihimizde bir yürek yangınıdır.

Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 134. sayısından (Ekim 2019) okuyabilirsiniz.

Önceki MakaleSonraki Makale

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir