Kültür Tarihi, Manşet, Osmanlı Tarihi, Sanat Tarihi

Koca Bir Osmanlı Râgıp Paşa

18. asrın büyük devlet adamı, cevvâl zekâlı, iyi görüşlü, fazilet sahibi muvaffak bir vezir olan Koca Râgıb Paşa yalnızca başarılı bir devlet adamı değil, aynı zamanda çeşitli konulardaki eserleri, nükteleri, sohbetleri ve şairliğiyle de Osmanlı kültür hayatına büyük katkıda bulunmuş, ilmen ve siyaseten kâmil bir insandır…

Osmanlı Devleti’nin içeride ve dışarıda idarî ve siyasî açıdan çok yoğun olan bir döneminde sadrazamlığa getirilen Koca Râgıb Paşa, eski tabirle “dört başı mamur” bir ilim ve devlet adamıdır. Uğraştığı hemen her işte muvaffak olan Râgıb Paşa, devlet adamlığının yanında mütefekkir şahsiyeti, hakîmane şiirleri ve bilhassa mısra-ı bercesteleriyle adından söz ettiren kuvvetli bir şairdir. Çok yönlü bir şahsiyet olan Koca Râgıb Paşa’nın idarî ve siyasî cephesinin gölgesinde onun kültürel kişiliği ve şairliği üzerinde kısaca durmaya çalışacağız.

Mahlasıyla Meşhur Oldu

Râgıb Paşa, 1110 (M.1698/1699) tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Şiirlerinde kullandığı “Râgıb” mahlasıyla tanınan paşanın asıl adı Mehmed’dir. Ancak daha çok Koca Râgıb Paşa ismiyle anılır. Babası Defterhane kâtiplerinden Şevki Mehmed Efendi’dir. Orta halli bir ailenin çocuğu olmasına rağmen iyi tahsil görerek yetişmiştir. Tahsili esnasında bir taraftan da babasıyla Defterhane’ye devam eden Râgıb Paşa yirmili yaşlarda aynı dairede memuriyete başlamıştır. Sahip olduğu yüksek istidat, ona akranları arasında bir imtiyaz kazandırmıştır. Bu sayede erken yaşta başladığı memuriyet hayatında süratle ilerlemiş ve sırasıyla Revan Vilayeti mektupçuluğu, Bağdat Defterdarlığı, Nadir Şah nezdinde murahhaslık, İstanbul’da maliye tezkireciliği, Sadaret mektupçuluğu, Türkiye-Avusturya- Rusya müzakerelerine gönderilen Türk heyetinde azalık yapmış ve Şubat 1741’de Reisülküttab olmuştur. Bundan sonra Mısır, Sayda, Rakka, Halep valiliklerinde bulunmuş, Şam valiliğine tayininden hemen sonra kendisine Sadrazamlık tevcih olunmuştur (12 Ocak 1757). Koca Râgıb Paşa İstanbul’a gelerek, öteden beri ispat edegeldiği liyakatiyle bu makama oturmuştur.

Yazının devamını Yedikıta Dergisi 100. sayısından (Aralık 2016) okuyabilirsiniz.     

Önceki MakaleSonraki Makale

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir