Akdeniz tarihi üzerine yapılan araştırmalar ve yayınlanan kitaplara rağmen bu sahanın dünya tarihindeki öneminin anlaşılması için ilmî-akademik çalışmalara fazlasıyla ihtiyaç duyulmaktadır…


Akdeniz tarihi üzerine yapılan araştırmalar ve yayınlanan kitaplara rağmen bu sahanın dünya tarihindeki öneminin anlaşılması için ilmî-akademik çalışmalara fazlasıyla ihtiyaç duyulmaktadır…

Kanada’nın Ontario eyaletinde, Toronto şehrinin merkezinde kendi sınırlarını zorlayan büyük kütüphane. 700 bini nadir, 128 dilde toplam 12 milyon eser, 1,5 milyon elektronik kitap ve dergi ile 28 bini aşkın arşiv malzemesiyle Robarts Kütüphanesi kütüphanecilik anlayışında zirveyi zorluyor…

Mangala; Orta Asya’daki ismiyle ‘dokuz kumalak’. Günümüzde birçok coğrafyada farklı isimlerle oynanan bu tarihî oyun, ülkemizde ise zamanla unutulmuş… Gerek devlet nezdinde gerekse özel müteşebbislerin gayretleri ile mangala yeniden hayat buluyor…

Kudüs’te Kıyamet Kilisesi’nin balkonundaki ahşap merdiven 162 yıldır aynı yerde, aynı şekilde duruyor. Merdiveni bir buçuk asırdır burada tutan şeyse, devrin Osmanlı padişahı Abdülmecid Han’ın beldeye göndermiş olduğu bir ferman…

622’de Resulullah Efendimiz’in (s.a.v.) hicretiyle şereflenen Medine-i Münevvere şehri, hem Resulullah’ı (s.a.v.) hem de onun Mescid-i Şerif’ini bağrında taşıyor. İlk inşasından itibaren Müslümanların büyük hürmet besledikleri Mescid-i Nebevi, asırlar boyu birtakım tamirat geçirmişti. Ama en muhtevalı ve itinalı tamir; hürmette, edebe riayette ve adalette emsali görülmemiş bir çalışma ile Osmanlı sultanı Abdülmecid Han’a nasip olacaktı…

Yıldız Sarayı’nda, İkinci Abdülhamid Han’ın kurdurduğu çini fabrikası, birçok Osmanlı değeri gibi sahipsiz kalmış, bir asır sonra ancak ayağa kaldırılabilmişti…

Osmanlı padişah annelerinin üçüncüsü, Yarhisar tekfurunun kızı, Orhan Gazi’nin hanımı, Sultan Birinci Murad Han ve Süleyman Paşa’nın annesi Nilüfer Hatun’dur…

Muallimliği ve öğretme aşkından dolayı “muallim” lakabıyla tanındı. Yemez içmez, varını yoğunu kitaba yatırırdı. Binlerce öğrenci yetiştirmiş, birçok kitap ve makaleler yazmış, ardında on bin cildin üzerinde kitap bırakmıştı…

Hz. Ömer (r.a.) devrinde fethedilmişti. Selçukluların başşehri, Harzemşahların, Timurluların ve Safevilerin gözdesiydi. Etrafı atla bir günde dolaşılabilirdi. Hem “yüz kapılı şehir”di, hem “nısf-ı cihan” ve “nakş-ı cihan”… Yani dünyanın yarısı ve dünyanın süsü. Tarihçiler ve seyyahlar onun zikrinden müstağni değildi; biz de olamadık…

İlim ve irfan sahasında çalışmaları ve kitaplarıyla ismi hatırlardan silinmeyecek Ali Emiri Efendi, tam 90 sene önce vefat etmiş, dengi ender bulunur bir hazine, bir ayaklı kütüphane idi…