Bundan yedi asır önce yine bir ocak ayında Osmanlı Devleti’nin kuruluş macerası bu köyde başlamıştı. Devletin temelleri atılırken, gün görmüş tecrübeli kumandanlarla, ilim irfan ehliyle yapılan en mühim müzakereler, görüşmeler burada gerçekleşmişti. Osmanlı’nın cihan devleti olacağını muştulayan kutlu rüya, bu köyde; Uludere’de görülmüştü…
Öyle bir yer düşünün ki Frig, Roma, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin izlerini taşıyor olsun. Burası Eskişehir’in merkezine bağlı Uludere köyü. Anadolu’nun belki de tamamı, bu medeniyetlerin izlerini taşır. Lâkin Uludere, çok daha özel hatıralar barındırıyor.
Uludere köyü, ilk dönem Osmanlı kaynaklarında, Karacaşehir kazasına bağlı İtburnu ya da Kelbburnu karyesi diye geçer. Köyün Uludere diye isimlendirilmesi sonradandır. Köy, bugün Eskişehir’in Tepebaşı ilçesine bağlı bir mahalledir ve Eskişehir merkeze 22 kilometredir. İtburnu ismini, etrafta bol miktarda bulunan kuşburnu bitkisinden aldığı söylenir. Bilindiği üzere bazı yörelerde kuşburnu bitkisine, itburnu adı verilmektedir.
Sultan Alp Arslan’ın Emanetleri
Anadolu, bir dönem Roma hâkimiyetinde idi. Sultan Alp Arslan’ın, 1071 Malazgirt zaferinden sonraki süreçte Anadolu ilelebet Müslüman Türklerin vatanı oldu. İşte Uludere’deki kadim tarihimiz de buraya kadar uzanıyor.
Sultan Alp Arslan, Anadolu’nun araştırılması ve Türklere uygun bir yurt bulunabilmesi için Anadolu içlerine öncü birlikler göndermişti. Anadolu’yu diyar diyar gezen sultanın askerlerinden bir kısmı, Eskişehir topraklarına geldi. Akabinde Uludere’de Müslüman varlığından haberdar olduktan sonra, vakit kaybetmeden onları görmek için köye gitti.
Uludere’ye geldiklerinde, yanlışlıkla Rumların ikamet ettiği tarafa girdiler ve oracıkta Rum ahalisi tarafından düşman zannedilerek şehit edildiler. Şehitlerin Sultan Alp Arslan’ın askerleri olduğunu öğrenen köydeki Müslümanlar, onların aziz hatırasına, türbe yaptırdı. Türbede medfun bulunanlar hakkında anlatılan menkıbe böyle.
Türbe, Orta Tekke ismiyle biliniyor. Dikdörtgen planlı, kırma çatıya sahip ve yığma taş tekniğiyle inşa edilmiş. Türbenin yapımında kullanılan taşlardan bazıları, Roma devrinden kalma, devşirme malzemedir. Bu taşların bazılarının üzerinde o dönemden kalma yazılar hâlâ mevcut.
Yapının iç kısmına girdiğinizde sizi, beş kabir karşılıyor. Köylülerin anlattıkları dikkate alınırsa, türbe, altı veya yedi kabirden müteşekkilmiş. Kabirlerin üzerinde herhangi bir isim yazmadığı için asırlardır burada bekçilik yapan sultanın askerlerinin kim olduğunu bilemiyoruz. Uzunca bir dönem metruk halde kalan türbe, restore edilerek tescillenmiş. Sultan Alp Arslan’ın emanetleri, bugün ziyaretçilerini bekliyor.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 197. sayısından (Ocak 2025) okuyabilirsiniz.