Sicilya ve Sardinya’dan sonra Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs, coğrafî ve stratejik konumu sebebiyle, tarih boyunca pek çok mücadeleye sahne oldu. Adanın, Doğu Akdeniz ticaret yollarının kavşak noktasında bulunması, Süveyş Kanalı’ndan Hint ve Pasifik Okyanusu’na uzanan deniz yolunun kontrol noktalarından biri olması, önemini daha da artırmaktadır. Adaya hâkim otoritenin, Ortadoğu’nun yeraltı kaynaklarına giden yollara, dolayısıyla da Ortadoğu devletlerine hükmetmesi söz konusudur…
Osmanlıların Kıbrıs’ı Fetih Sebepleri Nelerdi?
Osmanlı Devleti, 1522’de Rodos’u, 1536-38 arasında Ege adalarını fethederek, İstanbul-Mısır arasındaki ticaret yolunun güvenliğini sağlamak için önemli adımlar attı. Bu yol, aynı zamanda Osmanlı ülkesinden hacca gidenlerin de kullandığı deniz yoluydu. Ancak arada Kıbrıs’ın varlığı, Orta ve Batı Akdeniz’de dolaşan İspanya, Portekiz, Fransa, Malta ve Papalık gibi Hıristiyan Avrupa devletleri korsanlarının üssü olarak, Osmanlıları rahatsız ediyordu. Çünkü Kıbrıs, Katolik Hıristiyanlığının Doğu Akdeniz’deki ileri karakolu idi. Savunmasız ele geçirilen Müslüman gemileri, Kıbrıs’ın Magosa Limanı’na getiriliyor; Osmanlı saldırısına maruz kalan Hıristiyan gemileri de Kıbrıs limanlarına sığınıyordu.
İkinci Selim Han, daha şehzadeliği zamanlarında Osmanlı toprakları arasında kalan bu adanın önemini görmüş ve padişah olması hâlinde ilk işinin bu adayı fethetmek olduğunu dile getirmişti. Çünkü kendisine Mısır’dan gönderilen şeker, pirinç, çeşitli hediyeler ve atlarla yüklü bir gemiye, yakalandığı fırtınadan kurtulduğu hâlde Kıbrıslılar tarafından el konmuştu. Bu seferin serdarı olarak görevlendirilen Lala Mustafa Paşa da daha Şam Beylerbeyliği sırasında Divan’a pek çok arz sunarak, adanın fethinin gerektiğini savunuyordu. Sonunda, o sıralarda Mısır’a giden Mısır defterdarının gemisine el koyan, gemideki mal ve eşyayı yağmalayan, içindekileri ise esir eden Kıbrıslıların Sultan İkinci Selim’e şikâyet edilmesi sefer sebebi sayıldı.
Donanma Ada Önlerinde
Serdar-ı Ekrem Lala Mustafa Paşa ile Kapudanpaşa, 16 Mayıs 1570’te Kurban Bayramı namazını Beşiktaş’ta kıldıktan sonra yola çıktı. Kıbrıs seferine çıkan Osmanlı donanması hakkında, kaynaklarda farklı bilgiler vardır. Selanikî toplam 208, Âlî 400, Kâtib Çelebi ise 360 parça gemi olduğunu belirtmektedir. Bu seferde Lala Mustafa Paşa serdar, Piyale Paşa ise donanma kumandanı idi. Osmanlı denizcileri büyük bir üstünlük sağladılar. Adaya çıkan Osmanlı ordusu, yaklaşık 50 gün süren kuşatma neticesinde, 9 Eylül 1570 tarihinde Lefkoşa’yı fethetti. Fetihten sonra ada, beylerbeylik hâline getirildi. Muzaffer Paşa, Kıbrıs Beylerbeyliğine tayin edildi. Tarsus, Alâiye ve İçel sancakları ona bağlandı. Konya, Karaman, Niğde ve Kayseri sancaklarından nakledilen Türkmenler adada iskân edildi.
Doğu Akdeniz’de 300 Yıllık Huzur
Fetihten itibaren 300 yıl boyunca Osmanlılar için Doğu Akdeniz tam anlamıyla güvenli hâle geldi. Kıbrıs’tan sonra Hıristiyanların üssü hâline gelen Girit’in de (1645-69) fethi, Hıristiyan varlığını Batı Akdeniz’le sınırlı hâle getirdi, yani etkisiz kıldı. Adada var olan büyük katedral ve kiliseleri camiye çeviren Osmanlıların, Anadolu’dan yapılan iskânla birlikte orayı yeniden İslâm beldesi hâline dönüştürmesi, Girne ve benzer şehirlerde cami, çeşme ve tekkeler inşa etmesi ve özellikle adayı âdeta vakıf toprağı hâline getirmesi takdire şayandır.
Kapak yazısının tamamını Yedikıta Dergisi 191. sayısı (Temmuz 2024) okuyabilirsiniz.