Panoramik gösterimin mucidi ve patent sahibi Robert Barker ile küçüklüğünden beri panorama resimleri yapan oğlu Henry Aston Barker, dünya şehirlerine daha geniş açıyla bakmamızı sağladılar. Küçük Henry’nin ilk çizimlerine, ülkesi İskoçya’daki Edinburgh şehri sahne olurken, sonrasında taşındığı Londra’nın panoramik manzarası, resimlerini süsler. Ama onun çizmek ve babasının da sergilemek istediği farklı bir şehir vardır: İstanbul. Henry, 1799’da bu hayali gerçekleştirmek için Osmanlı ülkesine yol alır…
1701 yılında İstanbul’u ziyaret eden Fransız Joseph Pitton de Tournefort “İstanbul, Avrupa’nın tartışmasız en büyük şehridir; bütün gezginlerin ve hatta eski tarihçilerin ortak görüşüne göre, şehrin konumu, dünyanın en güzel ve avantajlı yerindedir; Çanakkale Boğazı ve İstanbul Boğazı, sanki dünyanın dört bir yanından gelecek zenginlikleri ona ulaştırmak için açılmıştır… Avrupa’nın bu en büyük şehrinin bütün evlerini bir bakışta görmekten daha hoş bir manzaraya, dünyanın başka bir yerinde rastlanamaz.” der.
Gerçekten de İstanbul’a, Boğaz’a bakmak, sadece bir şehre bakmak değil, tarihin nakış nakış işlediği bir rüyaya dalmaktır. Yarı gerçek, yarı masal misali… Öyle ki İstanbul; Avrupa’dan Asya’ya birçok seyyahın ve ressamın hayallerini süsleyen bir şehir olmuş, tarih boyu. Seyyahlar, yazdıkları seyahatnameler ile Osmanlı ve İstanbul hayatını İstanbul’a gelemeyenlere aktarırken; ressamlar da bu güzel şehri merak edenlere tüm güzelliği ile sunmaktan geri durmamışlar. Bu ressamlardan biri de İskoç manzara ve panorama sanatçısı Henry Aston Barker’dır. Onun yaptığı Galata Kulesi’nden İstanbul panoraması, ilkleri barındıran nadide bir eserdir.
İskoçya’nın Tepelerinden Yedi Tepeli İstanbul’a
Daha fotoğrafın (1839) icat edilmediği yıllardı. Ressam Robert Barker, 1700’lü yılların sonunda fizikî alanları daha geniş açıyla görebileceğimiz bir tekniğin patentini alır. Panorama olarak adlandırılan bu gösterim şekli ile şehir manzaralarını 360 derece görme imkânı sunulur. Robert Barker’ın panorama serüveninde en büyük yardımcısı, küçük oğlu Henry Aston Barker’dır. 1774 yılında Glasgow’da doğan Henry, küçüklüğünden itibaren panorama resimlerine meraklıdır. Daha 12 yaşındayken Calton Tepe’sinden Edinburgh şehrinin panoramasını çizer.
1788’de Barker, babasıyla birlikte Londra’ya taşınır ve Kraliyet Akademisi’nde öğrenci olur. Yeni taşındığı Londra, artık onun çizimlerine ilham olur. Bu süreçte babası Robert Barker, Londra Leicester Meydanı’nda inşa ettirdiği “rotunda” olarak adlandırılan panorama binasında şehirlerin manzarasını sergiliyor, hem zenginliğine zenginlik hem de şöhretine şöhret katıyordu. O kadar ki Barkerların panorama alanını, kral ve kraliçe bile ziyaret etmiştir. Panorama işinin başarılı olması, yeni arayışları da beraberinde getirir. İşe sadece sanat ve estetik gözüyle bakmayan Robert Barker’ın ticarî kaygıları da vardı. Bu sebeple İngiltere dışındaki şehirlerin panoramasını da sergilemek amacındaydı. Bu iş için İstanbul’dan daha güzel bir yer olamazdı. Ve bu güzel şehri çizecek olan da oğlu Henry’den başkası değildi.
Yazının tamamını Yedikıta Dergisi 195. sayısı (Kasım 2024) okuyabilirsiniz.