“Fransa’da bir güreş merakı uyanmış, Paris’te, Lyon’da, Bordo’da, Marsilya’da halkın başlıca eğlencesi güreş seyretmek olmuştu. En namlı, en müstesna vücutlar orada boy ölçüşüyor; Rusya’nın, Polonya’nın, Danimarka’nın, Hollanda’nın, Belçika’nın meşhur pehlivanları Paris’te talihlerini deniyorlardı. Hakikatte bizim Kara orman Pomakları karşısında Frenk pehlivanlarının dayanamayacağı şüphesizdi…”
Osmanlı Devleti’nin meşhur pehlivanlarından olan Koca Yusuf, Bulgaristan’ın Şumnu şehrinde dünyaya geldi (1858). Yağlı güreşi önce Şumnulu İsmail Pehlivan, sonra da Kel İsmail’den öğrendi. İri ve güçlü bir bünyeye sahip olduğundan daha yirmi yaşına gelmeden başpehlivanlar arasına katıldı. Kırkpınar tarihinde 26 yıl boyunca üst üste başpehlivanlığı elinde bulunduran, Sultan Abdülaziz Han’ın başpehlivanı Kel Aliço’dan altın kemeri devraldıktan sonra sırtı yere gelmez bir pehlivan oldu. Yaptığı müsabakalarda aldığı galibiyetler onun bilhassa Avrupa ve Amerika’da tanınmasına vesile oldu. Fransız pehlivan ve menajer Joseph Doublier vasıtasıyla Filiz Nurullah ve Kara Osman’la birlikte Paris’e gitti. Kısa sürede grekoromen tarzı güreşi öğrenip müsabakalara katıldı. Yaptığı güreşlerde karşısına çıkan bütün pehlivanları çok kısa zamanda yendi ve “Türk gibi güçlü” sözünü bütün dünyaya ezberletti. Şanı cihana yayılan Koca Yusuf, güreşecek yeni rakipler bulmak amacıyla Amerika’ya geçti. Burada da kendine rakip çıkmadı. Hile ve çeşitli oyunlara hayatı boyunca tenezzül etmeyen koca pehlivan, güreşi ve sporcu ahlakını her daim ön planda tuttu. Bütün müsabakalara vatanı ve milleti adına çıktı. Devletinin adına yakışmayacak çirkin davranışlardan daima çekindi. Kispet yerine kendisine verilen mayoyu giymeyi kesinlikle kabul etmez, ısrar edenlere de “A be bunu giymişsin, ha çıplak dolaşmışsın. Büle bir şey giymeyi bizden beklemeyin!” şeklinde cevap verirdi.
Yazının devamını Yedikıta Dergisi Mayıs (57. Sayı 2013) sayısından okuyabilirsiniz.