İçindekiler
Rusya’nın Ural Dağları eteklerindeki şehri Perm’de yaşayan Müslüman Tatarlar, 1903’te şehirlerinde bir cami ve medrese yaptırmışlar, ismini de Hamidiye koymuşlardı. Büyük bir heyecanla, bu caminin bir fotoğrafını ve yazdıkları mektubu, bütün Müslümanların merkez addettiği İstanbul’da neşredilen Servet-i Fünun dergisine gönderdiler. Perm Hamidiye Camii’nin ismi, aradan geçen yıllar içinde unutuldu. Bugün Perm’deki Müslümanlar, şehirlerindeki en büyük camilerinin isminin Hamidiye olduğunu bilmiyorlardı. Ta ki biz, bu makaleyi yayınlayana kadar…
Uzakdoğu’da Pekin’den Güney Afrika’da Cape Town’a kadar birçok şehirde Sultan İkinci Abdülhamid Han’a gösterilen sevgi ve hürmet, oralardaki mektep, medrese, cami ve diğer bazı kurumlarla kendini göstermiştir. Sultanın ismine atfen açılan “Hamidiye” adlı yapılar, Osmanlı’nın merkezden kilometrelerce uzaklıktaki ülkelere uzanan elini göstermektedir.
Servet-i Fünun dergisinin 15 Aralık 1904 tarihli nüshasında manşetten verilen bir cami fotoğrafı ve haberin devamı olarak yayınlanan, Ural Dağları’nın eteklerinden gönderilmiş bir mektup, Sultan İkinci Abdülhamid’e olan muhabbeti görmeye güzel bir vesiledir. Derginin kapağındaki fotoğraf, 1998 senesine kadar dünyanın kuzeyindeki en son cami olarak bilinen Perm Hamidiye Camii’ne ait.
“Sibirya’da Perm kasabasında yeni inşa edilip Hamidiye ismi verilen cami” altyazısını taşıyan bu fotoğrafı, kasabanın Müslüman halkı olan Ural Tatarları, Servet-i Fünun’da neşredilmek üzere göndermişlerdi. Beraberinde gönderdikleri mektupta ise Perm ahalisi, kasabalarının coğrafî ve ticarî konumundan bahse başlayıp Müslümanların buraya nasıl geldikleri, dinî hayatları, camileri, mektepleri ve hatta hayırsever insanları hakkında bilgiler vermişlerdir. Yazdıklarına göre, Perm’de Müslüman ahali tarafından bir cami inşa edilmiş ve camiye Hamidiye ismi verilmiştir. Hemen yanında da aynı ismi taşıyan bir medrese yaptırılmıştır.
Uzaklardan Gelen Mektup
Bugün Rusya’nın kuzeyinde yer alan Perm şehrinde yaşayan ve “din kardeşlerine gayretlerini duyurmak”tan iftihar eden Müslüman Tatarlardan gelen mektup, Servet-i Fünun’da yayınlandığı şekliyle şöyledir:
“Sibirya’nın Pirm kasabasında son zamanlarda Müslümanların yardımlarıyla bir cami-i şerif inşa edilmiş ve İslâm’ın yüce halifesi olan Sultan Abdülhamid efendimiz hazretlerine olan bağlılıklarına ve minnetlerine delil olmak üzere ‘Hamidiye’ namıyla isimlendirilmiştir.
Bu cami hakkında Pirm kasabasındaki Müslümanlar tarafından aşağıdaki mektup matbaamıza gönderilmiştir:
“Pirm kasabası, Sibirya memleketinin kapısı olarak addolunur. Bilhassa ticaret noktasından da mühim bir konumdadır. Bir taraftan, Kama Nehri sahilinde olduğu için, nehir yoluyla Rusya’nın büyük ticaret potansiyeline sahip dâhilî memleketlerine hızlı vapurlar ile ulaşımı vardır. Diğer taraftan demiryolu ile ta Uzakdoğu’ya ve batıda da Moskova’dan Petersburg’a kadar karayolu ile bağlantısı bulunmaktadır. Bu meşhur şehrin Ural altın madenlerine yakınlığı, önemini daha da artırmıştır.
“Bu beldede bundan elli sene önce bir tek Müslüman hanesi yok idi. Takriben 50 sene önce buraya Kazan civarındaki Bakırcı köyünden Hibetullah adlı biri gelmiş, ufak bir ticaret kapısı açmış, sonra her taraftan peyderpey Müslümanlar gelmişlerdir.
Burada zenginlerin az olmasından dolayı ne mektep ne medrese ne de mescid vardı. Bununla beraber, Hibetullah Baba’nın oğlu Cihanşa Efendi’nin himmetiyle kendi hanesinde 200’e yakın Müslüman evladına 20 seneden beri dinî ilimler öğretilmekteydi. Müslümanlar günlük farz namazlarıyla cuma ve bayram namazlarını dahi bu evde eda ederlerdi.
“Şimdi ise Cihanşa Efendi’nin himmet ve gayretiyle gayet güzel bir cami dahi inşa ettirilmiştir. Ayrıca, bu cami yakınında yine Sultan Abdülhamid’in ismine izafeten Hamidiye adı verilen bir medresenin de açılmasıyla şehrimiz, bir kat daha aydınlanmıştır. Mescidimizin imamı Hayalüddin Efendi, büyük bir fedakârlıkla medreseye nezaret ederek Müslümanların çocuklarına ders vermek için elinden gelen gayreti göstermektedir. “Bu inşa edilen caminin fotoğrafını ‘Servet-i Fünun’da neşredilmesi için takdim eyledik. Bu vesileyle diğer din kardeşlerimize gayretimizi duyurmuş olmakla iftihar etmekteyiz.
“Beldemizde bugün Müslüman zenginler çok olduğu gibi hamiyet sahibi yardımsever insanlar dahi az değildir. Cihanşa Efendi, mescid ve medresenin tesisine gayet büyük hizmet etmişlerdir. Bundan dolayı beldemizdeki fukaraya yardıma mahsus bir idare dahi açılarak paralar toplanmaktadır. Allahü Teâlâ’nın izniyle Sultan Abdülhamid’in sayesinde beldemizde yakın zamanda Müslümanlar arasında büyük ilerlemeler görülecektir.”
Zorluklara Rağmen Azim ve Sebat
Perm’den gelen ve baştan sona samimiyetle kaleme alındığı belli olan bu mektuptaki bilgiler, caminin inşa süreci ve buradaki Müslüman ahalinin teşebbüslerine dair izlerin takibi için mühimdir. Mektuptaki bilgileri teyit için günümüz kaynaklarına baktığımızda, 1903 yılında ibadete açılan caminin 1917 Bolşevik İhtilali’nden sonra hayli badireler atlattığını ve tekrar cami olarak ibadete açılışına kadar epey bir zamanın geçmiş olduğunu görürüz.
Aslında 19. yüzyılın sonunda, Perm’de 650 kişilik bir ibadethane vardı. Fakat Müslüman nüfusunun artması, ibadetlerin daha rahat bir şekilde edasına imkân sağlayacak bir caminin inşasını gerekli kılmıştı. 19 Nisan 1900 tarihinde Perm Kent Konseyi, Müslümanların talebi üzerine Osinskaya ve Monastyrskaya sokaklarının birleştiği köşede yeni bir cami yapılmasına dair bir kararname yayınladı. O zamanlar Perm’in bu kısmı, şehirdeki Müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı bir sahaydı.
1901’de buradaki Müslümanlar, cami inşası için izin alırlar ve 1902 yazında Mimar Alexander Ozhegov’un projesine göre inşa edilen cami, 26 Eylül 1903’te ibadete açılır. Caminin bulunduğu alanda, Osinskaya Sokağı’nda yer alan 7 ve 9 numaralı evlerin sahibi, tüccar Cihanşa Efendi’dir. 1918’e kadar her şey yolunda gider. Fakat bu yıl gerçekleşen Bolşevik İhtilali’nden sonra bütün Rusya’da olduğu gibi Perm’de de Sovyetler iktidarı ele geçirince, camide ibadetlerin yapılması da aksar. Burada yaşayan Müslümanlar camileri için mücadele verirler, ancak netice alamazlar. İlk defa cami ile ilgili bir mesele 1930 yılında Perm Kent Konseyi Başkanlığı tarafından resmî olarak gündeme getirilse de yine neticeye kavuşamaz. Perm Hamidiye Camii, 11 Eylül 1935 tarihinde bir komisyon tarafından alınan, “kubbesinin çökme ihtimali sebebiyle tehlikeli olduğu” kararı yüzünden kapatılır. Bununla birlikte Perm bölgesinde yaklaşık 10 yıl (1930-1939), birçok ibadethanenin faaliyetleri durdurulur. Perm Camii tam bir sene sonra, 11 Eylül 1936’da yine komisyon kararıyla tasfiye edilir. Ekim 1937’de, devrim karşıtı olduğu söylenerek buradaki Müslüman liderler ve cami üyeleri gözaltına alınır.
Cami, 1939’da devlet mülkiyetine aktarılarak Müslüman ahalinin hizmetine tamamen kapatıldı. 7 Şubat 1940’da şehir yürütme komitesinin kararıyla cami hüviyetinden çıkarılıp kültürel bir kurum olarak kullanılması yoluna gidilir. 7 Mart 1940’ta, Perm şehri icra komitesi kararınca bina, işitme engelliler için bir dernek olarak faaliyete geçer. 4 Haziran 1940’ta ise cami, arşiv deposu olarak kullanılmak üzere Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne (SBKP) tahsis edilir. Bu tahsisten önce bina, takviyelerle güçlendirilmiştir. İkinci Dünya Savaşı yılları, Perm Camii için yine sıkıntılı geçmiştir. Savaş sırasında, cami binası aynı zamanda müze olarak kullanılır ve bazı sergilere ev sahipliği yapar. Bu arada Perm’in ismi de değiştirilecek ve 1940-1957 yılları arasında şehir, Molotov ismini taşıyacaktır.
1986’nın başlarında SBKP Perm Bölge Komitesi arşivi, kendisi için özel olarak inşa edilmiş yeni bir binaya taşınır. Bundan üç yıl sonra da Perm’deki Müslümanlar bir gösteri yapar ve camilerinin aslına döndürülmesi için harekete geçerler. Müslümanların azim ve sebatı, 4 Nisan 1990’da başarıyla sonuçlanır. Ekim ayının sonundan itibaren de Perm Hamidiye Camii dinî hizmetlerindeki faaliyetini başlatır ve 21 Aralık 1990’da büyük bir açılış gerçekleştirilir.
Öze Dönüşün Mimarî Sancıları
1903 senesinde Hamidiye Camii adıyla açılan ve Bolşevik İhtilali’ne kadar böyle bilinen cami, 1990 senesine gelene dek büyük badireler ve değişimler geçirmiştir. Binanın restoresi sırasında iç dekorasyonuna ait orijinal malzemeler kaybolmuş, vitray pencereler sıradan camlar ile değiştirilmiştir. Müslümanların ibadetlerini rahatça yapabilmeleri için inşa edilen caminin dış cephe rengi, ilk yapıldığı zaman sarıydı. Günümüzde ise yeşil-beyaz renkleriyle Perm Müslümanları için dinî ve kültürel bir merkezdir. Burada temel İslâmî ilimler, Arapça ve Tatar dillerindeki kurslar ile diğer eğitim faaliyetleri yürütülmektedir.
Ozhegov’un tasarladığı plan, bazı özellikleriyle vasfını hâlâ korur. Plana göre camiye bombeli bir kubbe ile sekizgen, tek şerefeli, uzun ince bir minare yapılmıştı. Minarenin alt kısımlarına da üç küçük “sütunçe” yerleştirilmişti. Orta bölümün üzerine de yarım küre şeklinde bir kubbe eklenmişti. Minarenin cephesinde kemerli pencereler olup, bu pencerelerin dış çevresinde hilal ve altı köşeli yıldız mevcut idi. Hilal ve yıldız, iki caddenin kesiştiği noktada olduğundan yolun üç köşesinden de görünmekteydi. Ancak 2000 senesi başlarında camide gerçekleştirilen yenileme çalışmaları sırasında altı köşeli yıldız, Azerî bir usta tarafından sekiz köşeli olarak değiştirilmiştir.
Minarenin şerefe kısmı ve alt tarafında toplam sekiz pencere yer alıyordu. Caminin içerisinde kıbleyi gösteren bir “niş” (duvara açılan oyuk, göz) ile sütun ve kemerler olup, mihrabında Arapça bazı yazılar mevcuttu.
Dünyanın birçok yerinde Sultan İkinci Abdülhamid Han’a atfen açılan “Hamidiye” isimli cami ve medreseler arasında pek bilinmese de Perm Hamidiye Camii, günümüze kadar varlığını korumuş ve önemini yitirmemiştir. Hatta 1998’de Nurd Kamal Camii’nin Rusya’nın Norilsk şehrinde açılışına kadar Perm Hamidiye Camii, dünyanın kuzeyindeki en uzak cami olarak bilinmiştir. Buradaki Müslümanların hayatının ayrılmaz bir parçası olan cami, aynı zamanda şehrin en ihtişamlı yapılarından biridir. Caminin medresesi hâlen faal olup, giriş kapısının üzerinde “Medresetü Muhammed Abdullah Haşim El-İslâmiyye” yazılıdır. Yine medresenin sokağa bakan cephesi üzerine Tevbe Sûresi’nin, “Allahü Teâlâ’nın mescidlerini ancak Allahü Teâlâ’ya ve ahiret gününe iman eden, namaza devam eden ve zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimse imar eder. Artık umulur ki, bunlar hidayete ermiş olanlardan olacaklardır.” mealindeki 18. âyet-i kerîmesi Arabî harflerle nakşedilmiştir.
“Hamidiye” İsmini Taşıdığını Bilmiyorlar!
Bugün Perm’de yaşayan Müslüman ahali, maalesef şehirlerindeki caminin Hamidiye Camii ismini taşıdığını bilmiyorlar ve daha önce bu ismi hiç duymamışlar. Bizim çalışmalarımız ve oradaki Müslümanlarla irtibatımız neticesinde bu caminin, bir asır önce Hamidiye ismiyle açıldığını öğrenmiş bulunuyorlar. Bu ismi duyduklarında, Osmanlı payitahtından binlerce kilometre uzaklıktaki bu yerde Sultan Abdülhamid adıyla bir camiye sahip olduklarına inanamadılar. Bu caminin kendileri için bir kat daha anlam kazandığını söyleyen Perm Müslümanları, atalarının böyle bir ismi vererek Sultan Abdülhamid’e gösterdikleri muhabbet ve sevginin, kendileri için de bir iftihar vesilesi olduğunu gözleri yaşararak bizzat bize söylemişlerdir.
Perm şehrinin ismi, 1904’te gelen mektupta “Pirm” diye zikredilir. Ural bölgesindeki Tatarların aile büyüklerinin de şehrin ismini bugün dahi Perm yerine “Pirm” şeklinde söyledikleri, hatta “Pirm’e gidiyorum.” dendiğinde Hamidiye Camii’ne gitmeyi kastettikleri anlatılmaktadır. Ayrıca Perm’de yaşayan Müslümanlar, bugün caminin kapısında “Perm Katedral Camii” yazsa da geçmişte bu binanın bir kilise olarak kullanılmadığını belirtirler. Şehirdeki Müslüman ahalinin bir araya gelmesine vesile olduğundan burayı, “Cuma Camii” olarak da zikrederler.
“Uraza Bayramı” şeklinde ifade ettikleri Ramazan Bayramı’nda binlerce Müslüman camiye gelerek dua ve niyazlarla bayramı geçirirler. Caminin avlusunda kurulan kazanlarda hazırlanan pilavlar dağıtılır. Tatar, Tacik, Azerbaycan ve Türk yemekleri pişirilir. Bazen de
Tatar çorbalarından olan “tokmaç” ikram edilir. Türkiye’deki hamiyet sahibi insanlar buraları unutmamaktadır. Türkiye’den gönderilen yardımlarla iftarlar verilmekte ve kurbanlar kesilmektedir. Caminin yakınındaki Tatarlara ait kabristanda, üzerlerinde ay-yıldız işlemeleri bulunan Osmanlıca yazılı mezartaşları halen mevcuttur. Ayrıca caminin banilerinden Cihanşa Efendi’nin ailesine ait kabirler de buradadır.
Görüldüğü üzere dünyanın tepe noktasında, Kuzey Kutbu’na yakın bir bölgede yer alan Perm şehrindeki Hamidiye Camii, Osmanlı’nın çok uzak diyarlardaki Müslüman ahali ile olan gönül bağını bizlere göstermektedir. Vefatının ardından geçen bir asra rağmen hâlâ hürmetle yâd edilen Sultan Abdülhamid Han’ın biz de rahmetle anıyoruz…
Ben orada ( perm ) yaşıyorum. . Elimden gelen yardımı yapmaya hazırım… istanbul / Eyüpsultan lı olarak 🖒🖒🙏